11 Ağustos 2010 Çarşamba

Barikat-Hava Su Toprak Ve Ateş

Düşünürüm bazen, kendi kendime; ‘Neredeyim?’
diye ayıplarım! 21 Mart koptu!
Hızır ile İlyas! Yıl 2003.
Beynimde bir şimşek! Hava, su, toprak ve ateş.
Tarihin elinden arta kalan yaşam;
bu yer, bu gök, bu deniz; özü, tözü; günün cingözü!
Aşık Veysel’den kalan insana tek eş doğa.
Doğanın celladı siz biz!
Ey vatan perver savur sözlerini!
Söyle nerede o doğanın parçası bu yapraktaki Şaman;
kamil insan? İlkel olan kim söyle; ya medeni olan?
Şüpheli ölümleri masa başında silen oyunbozan tarihçinin öten borusu.
Nerede sayfası yırtılan Panter Emel’i, Orhan Kural’ı, Haluk Levet’i, Yaşar Kemal’i?
İstanbul’un gözcüsü, çöpçüsü,
Bergama’nın köylüsü yürümeye devam!
Hava, su, toprak ve ateşle yazılan, kazılan.
Köstebek gibi didik didik,
virüs gibi sarılan cennetin yok oluşu.
Doğanın kurtuluşu!
İşte çare bu: İstanbul’un kabusu,
vazgeçmek anlamsızca oburca tüketimden;
bumerang düzenden; bir de bu milleti öpenlerden.
Daha fazlası, başkasının lokması mideye indirilen!
Yükselen fabrikanın saçtığı zehirler;
salyası akan siyanürlü ganimetçiler;
parmağında dünyayı eviren çeviren hep ahtapot şirketler!
Küresel güçlere karşı diren Barikat!
Umut var hep yarına; ama korku kapıda.
Sinen alışkanlıklar, çorak ufuklar.
Bana sadece bana; hep bana Rab bana!
Barbar istilası bu cennet Anadolu’da..
Ölü sevici toplum; sokak başı dar ağacı kuran gençlerine!
Ve sonra oturup Yusuf’a ağıtlar yakan;
Denize ve Mahir’e; bugün doğan çocuğa!
Beleş kesilen ağaçlar. Yıkılan hayvanlar!
Karış karış tarihi,
doğası yağmalanan cennet Anadolu’ya ağıtlar yakan;
kutsayan, yedi göğe çıkaran.
Şimdi yeni cennetler arayan kemirmek için.
İçemediğim suyunu, yüzemediğim denizini,
çekemediğim havasını yeni vatandır yüreğime hep batan.
Siyanürlü tilki avcısı;
kamçısı kimliksiz piyonlar, aç gözlü barbarlar!
İntikam tohumları üstümüze esen; bu sağanak yağmurlar,
vurucu depremler, kavuran ve buz kesen can çekişen dünya.
Akıl vermeyi bilen, ama kullanmayı beceremeyen.
Kahramanı oynayan; iyilik meleğini.
Kanlı ellerini Hacı Şakir’le yıkasan da ne fayda getirir!
El attığın her şey hemen kurur gider!
Midas serer! Hava, su, toprak ve ateş!
Karış karış yerleş! Geri gelmez gelecek!
Düşünürsen dönecek ancak sana acı gerçek.
Sokrates’in şarabında yaşamın erdemi!
Egonun görkemi yatar cehennemin gölgesinde.
Kör Şeytan! Kazıdığında altından çıkacak olan insan, insan!
Gözü dönmüş ‘töre’ diye beynimize sokulan!
Toprağın kokusunu, kentin betonuna gömen ucube bir nesil!
Döngüsel zinciri hayatı düşünmemek
ve de yaşamamak olmuş temel prensibi!
Hepsi gibi, her şey gibi!
Hava su toprak, ve ateş; düzeninin ortasında insan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder