14 Ağustos 2010 Cumartesi

Dursun Ali Erzincanlı - Sevgili Kasidesi Şiiri

Ellerim boşlukta senin
uhut günü dağılan saçlarını arıyor
gözlerim gözbebeklerini hira dağı’nda
gözümdeki damla biliyorum
şu anda yanaklarında soğuyor

ebubekir’in olup mağarada
ali’n olup yatağında
seni hatice’nin kalbinde, aişe’nin dilinde, zeyneb’in
gözlerinde buluyorum

doğan günde, ayın ondördünde
baktığım her yerde seni görüyorum
sen varsın zamanın ve mekânın ötesinde
aşkın coğrafyalara hayat bahşediyor

sevdanla tutuştu hicaz çölleri
rahmetinle dirildi anadolu, mezopotamya
gel ey mısır’ın nil’i
medine’nin gülü
sevgili

gel ey kureyş’in emini
barışın zeytini
kavganın en önde gideni
şehadetin duvağı açılmadık gelini
sevgili

“ve’d-duhâ”yı ne çok severdin!
yarana merhem diye sürerdin
geceyi yük tutma vakti
gündüzü sefer bilir
ahreti dünyaya
mekke’yi miraç’a yeğlerdin

gel ey,
âmine’nin mustafâ’sı
ibrahim’in duâsı
meryem’in isâ’sı
mesih’in haber verdiği
sevgili

“develerimi isterim”
diyordu kureyş’in ulusu
çünkü kâbe’yi rabbi korurdu
bir anda çiğnenmiş ekine döndü
süper gücün fil ordusu
ebabil kuşları seni müjdeliyordu

o sene semâve doldu taştı
sâve kurudu
kisrâ’nın ondört burcu
o günden teslim olmuştu
bin yıllık ateş söndü
şeytan gökten sürüldü

doğduğun gün yeryüzü
bunu herkese haber verdi
kuşlar o günden beri
adınla şakıyordu
rüzgâr yâdınla esti durdu
allah buyurdu:
“göğsünü açmadık mı
yükünü almadık mı
şânını yüceltmedik mi?”

gel ey
âmine’nin gururu
ebu talib’in uğuru
halîme’nin bereketi
hatîce’nin gönül verdiği
sevgili

annen olmadı senin
baban, deden, amcan
yurdun yuvan olmadı
ne vârisin oldu ne mirâsın
dost tutmadın insanlardan
sevgilin olmadı ey,

yerin mustafâ’sı
göğün mahmûd’u
incil’in ahmed’i
kur’an’ın muhammed’i
sevgili

erkam’ın evi tam yerindeydi
bilâl, ali, ebu zer
hamza, ömer
gizlice gelip giderdi
ömer’in eşliğinde kâbe’ye doğru
yürüdüğümüz o gün ne güzledi!

gelirken ya resulallah
ömer’i de al getir
ali’yi, osman’ı, ebubekir’i
hasan’ı, hüseyin’i
aişe’yi, fatma’yı, zeyneb’i…

gel ey
erkam’ın evindeki nûr
ebu leheb’in yüreğinde ûr
ehl-i beytin gönlündeki sürûr
zayıfların başındaki şefkât eli
ey kimsesizlerin sahibi
çâresizlerin ümidi
sevgili

talaa’l-bedru aleynâ
yesrip’te olay var
yesripliler ayakta
kadın çocuk genç ihtiyar
herkes sokakta
“muhammed geliyor” diyen bir yahudi
yesripliler muhammed’i
hasret kalınan bir gelin gibi
uğruna çöllere düşülen bir leylâ
dillere düşülen sevgili gibi
yok yok, bu coşkuyu deliliği
anlatamaz hiç biri
örneği olmayan bir özveri
sevgi tufanı, insan seli
aşıklar mahşeri, cennet atmosferi…
kucaklıyor yesrip muhammed’ini
ve bir şarkı,
bir destan yükseliyor
ensar’ın dudaklarından göğün katlarına:
“talaal bedru aleynâ
min seniyyâti’l-veda’
vecebe’ş-şükru aleynâ
mâ daâ lillâhi da’”
yesrib’e gün doğuyor
yesrib’in gözleri ışılıyor
toprak, hava, su bile
değişti mi ne?
yesrip artık yesrip değil
peygamber’in şehri
medine…
ey affetmenin zirvesi
ademoğullarının en merhametlisi
düşmanına bile hayat veren
alemlere rahmet olarak gönderilen elçi
sevgili

kâbe’yi tavaf edişin canlandı hayâlimde
göğsün neredeyse devenin boynuna değiyor
kimbilir belki de, ağlıyordun gizlice
muzaffer kumandan sen değildin
sâde bir kul gibiydin
buydu büyük zaferin
kâbe’nin kapısına geldiğinde
vaktiyle “aman ya ali, bil ki
benim için bir kişinin dirilmesi
binlerin ölmesinden iyi” dediğin gibi
can düşmanlarını affetmenin verdiği sevinçle
ensarın evine
iman yurdu başkente dönüyordun işte
sevgililerinle, fedailerinle birlikte
mekke’yi çok sevsen bile
zor zamanda kucak açan medine’yi
öksüz bırakmazdın
ülkelerin canlı olduğuna mı inanıyordun ne?
ey insanların en iyisi
sen kentlerin bile kalbini kırmazdın

sen ey
mekke’de ezilen
taif’ten sürülen
medine’de baş tacı edilen
istanbul’da özlenen
uğruna ölünen güzeller güzeli
sevgili

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder