31 Temmuz 2010 Cumartesi

Petek Dinçöz - Yolun Açık Olsun

Erkekler hovarda gözü dışarda
Kızlar pas atar
Oh ne ala!
Utangaç olanlar kış uykusunda
Tam zamanı çocuklar oyalanmayın
(2x)
Bırak uzaktan gözlerinle kesmeyi
Bırak yalandan rüzgar gibi esmeyi
Karşındayım işte ne duruyorsun
Cesaretin yoksa YOLUN AÇIK OLSUN!!!
(2x)
Lafa geldimi erkek milleti
Şimdiki kızlar delirtir milleti
İlk adımı sen at sıkma kendini
Artık devir değişti oyalanmayın
(2x)
Bırak uzaktan gözlerinle kesmeyi
Bırak yalandan rüzgar gibi esmeyi
Karşındayım işte ne duruyorsun
Cesaretin yoksa YOLUN AÇIK OLSUN !!!
(4x)

Petek Dinçöz - Kördüğüm (düet Kutsi)

Petek Dincöz:
sensiz yasamaliyim
sensiz basarmaliyim
senden arta kalan bu dünyanin tadini doyasiya cikarmaliyim

Kutsi:
affet affet
yargisiz infazetme beni ne olursun
allahinin askina affet

erkekler cocuktur askim
bende daha yeni büyüdüm
belki cizmeyi aştım ama
bak yine geri döndüm

Petek Dincöz:
sen hayatta gördügüm en vicdansız adamsın
benim hayatım kördügüm
sen ne kadar rahatsin
kader mi keder mi bilmem
kadinlar hep bekler mi
kördügüm bir kördügüm daha

Kutsi:
affet affet
yargisiz infazetme beni ne olursun
allahinin askina affet

yanlis yaptim hataliyim
ben dersimi coktan aldim
hadi yüzün gülsün bana
yeniden baslayalim

Petek Dincöz:
ne kadar kolay degil mi
erkekler icin böyle
git gez dolas eglen
sonra dön gel kendi evine
kader mi keder mi bilmem
kadinlar hep bekler mi
kördügüm bir kördügüm daha

Petek Dinçöz - Kolay Değil

Gözlerime bakıp giderken hiç üzülmedin mi
Bensiz ne yapar bir başınayken hiç düşünmedin mi
Gözlerime bakıp giderken hiç üzülmedin mi
Bensiz ne yapar bir başınayken hiç düşünmedin mi

Alışıyor insan zamanla
Yalnızlık girmişse koynuna
Ne çıkar çareler boşuna
Ayrılık Oyununa

Ama Dur
Öyle kolay kolay değil beni unutmak
Önce ağla bakalım gerceler boyu
Zordur kurtulmak
Benden

Petek Dinçöz - Kısmetsizim

Yanarım ağlarım kaderime
Bir sevgili bulamadım diye
Ki sorarım hep kendime niye
Kısmetsizim
OOO... OOO...

Birini beğensem çıkar evli
Bekarlar da var ama hercai
Kimisi de beni bulur zilli
Kısmetsizim
OOO... OOO...

HEY HEY HEY

Yanarım ağlarım kaderime
Bir sevgili bulamadım diye
Ki sorarım hep kendime niye
Kısmetsizim
OOO... OOO...

Herkes arar sırılsıklam aşık
Benimki olsun sadece Sadık
Yazık onu bile bulamadık
Kısmetsizim
OOO... OOO...

Hey hey kısmetsizim
Aşk piyangosunda
Bir amorti bile çıkmaz mı bana

Petek Dinçöz - İstanbul Geceleri

Darlaniyorum of daraliyorum
nefesi bile zor aliyorum
dusmusuz dunyanin turlu derdine,derdine
gecim derdine omrumu paraliyorum

duvarlari yikmak lazim
disariya cikmak lazim
ne var ne yok bakmak lazim
hadi bakalim
gecelere gecelere,gecelere akalim

cikar at acilari
giy hadi cicileri X2
herseyi unuturur
istanbul geceleri
(istanbul geceleri)

Petek Dinçöz - Hasta Ettin (Doktor Tavsiyesi)

Sana verdiğim tavizlerin
Yarısını kendime verseydim
Hiç bir derdim kalmazdı benim
Senin kadar kendimi sevseydim

Süpürge ettim saçlarımı
Kabullendim suçlarını
Yerine ben içtim, sakinleştim
İçmediğin ilaçlarını

Hasta ettin sen beni hasta
Hasta olan sendin aslında
Yeni reçeteme seni yazmadı doktor
Kullanma diyor onu bir daha asla

Petek Dinçöz - Frekans

mademki kolay değil seninle başa çıkmak
keyfin bilir o zaman sen bu aşka inandığın gibi bak
sayende çok yoruldum beni benimle bırak
gerçeği değiştirir mi bu kelime

yeniden başa sarmak
ben seni okuyup lafa kaldırdım
aklımda bir iki satırla kaldın

kalbimin kalbinle frekansı tutmadı
bu aşkın adresi yok üzgünüm sonuna
geldik bu oyunun ikinci perdesi yok

Petek Dinçöz - Foolish Casanova

Beautiful and sexy
Here I Am baby
I'm baby beautiful
I make you sorrowful
If you look at other chicks
I will show you what it means what it what it what it means
You see you love me but
Chicks women
What else are you looking for
Your just a foolish Casanova
Your just a foolish Casanova

It's true that I have a roving eyes
But I always need you near by
And I'm asking
For another try

Shut up,shut up a foolish casanova
Shut up,shut up a foolish casanova

Petek Dinçöz - Doğum Günü

senden sonra yasadimmi bilemedim
tanridan tek dilegim beni sensiz biraksin

anlamadim ne istedin bilemedim
gözündeki yaslarla ellerin bensiz kalsin

sen ask nedir bilirimisin sevgilim bu güne nasil geldik
elimizdeki güzel sevginin kiymetini bilemedik
nice mutlu yillara dogum günün hatrina
unutmak zor olsada arama bundan sonra

Petek Dinçöz - Değme Keyfime

Kim bakarsa baksın yangına düşer
Gözlerimi senden ayıramadım
Bugunüm yarınım sana emanet

Bu deli hasrete dayanamadım
Dilinin ucunda balın olayım
Korma beni yar dalın olayım
Baska birini koyma yerime

Sen bana gel ben kulun olayım
Sen ipliksin ben iğne
Sen iliksin ben düğme
Ben aşkı sende buldum
Değme keyfime değme

Kim bakarsa baksın yangına düşer
Gözlerimi senden ayıramadım
Bugunüm yarınım sana emanet

Bu deli hasrete dayanamadım
Dilinin ucunda balın olayım
Korma beni yar dalın olayım
Baska birini koyma yerime
Sen bana gel ben kulun olayım

Sen ipliksin ben iğne
Sen iliksin ben düğme
Ben aşkı sende buldum
Değme keyfime değme

Petek Dinçöz - Ben Bir Şarkıyım Söz Müzik Sensin

Kaçgün oldu seni arkadaşlarıma anlata anlata bitiremedim hala ne dersen de
Sanki bin senedir aşığım yüzüne halimi gönlümü tanıyamadım adımı sorduğun yerde
Aşkın o büyülü bembeyaz gülünün üstüne düşen su damlası gibi kalbim
Bir rüya gibi uyanmak istemedim, sanki hep vardın, uzaktaydın geri geldin

Söz verir misin söyle
Hep güler misin böyle
Çok sever misin,
Aşk verir misin
Sadece beni hisseder misin

Gider misin, üzer misin
Söyle söyle
Hep mi böylesin, kimse bilmesin
Durduğum yerde uçuyor gibiyim

Ben bir şarkıyım, söz müzik sensin
Tabi söyleyeceğim
Yağmurum rüzgarım aşkın kara kızıyım
Tabi sevileceğim

Ben bir şarkıyım, söz müzik sensin
Tabi söyleyeceğim
Yağmurum rüzgarım aşkım kara sevdayım
Tabi sevileceğim

Pentagram - Şeytan Bunun Neresinde?

Aşık Derdli

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde

Abdest alsam aldım demez
Namaz kılsam kıldım demez
Müftü gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde

İstanbuldan çıkar teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allah'ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde

Boynuzu yok, kuyruksuzdur
Ayağı da çarıksızdır
Derdli gibi sarıksızdır
Şeytan bunun neresinde

Pentagram - Sonsuzluk

Sanırsın,dağlarda yol olmaz
Usanırsın,kalbinde güç kalmaz
Uzanırsın,oooof yarın olmaz
Zor günlerin,ardında huzur olmaz ki
Her zaman,umutlar yön bulmaz
Yarın olsa da,beklenen gün olmaz
Sözlerim gerçektir
Yüreğim kardeştir,her zaman
Umudum sonsuzdur
Uğraşım bitmez hiçbir zaman
Geliyor geçiyor hayat
Dönüyor durmuyor dünya
Geliyor geçiyor zaman
Dönüyor durmuyor dünya

Sanırsın,yalnızlık tek dostun
Aldanırsın kaçmakla bitmiyor
Hiçbir zaman,oooof yalnızlığın
Sözlerim gerçektir
Yüreğim kardeştir,her zaman
Umudum sonsuzdur
Uğraşım bitmez hiçbir zaman

Geliyor geçiyor hayat
Dönüyor durmuyor dünya
Geliyor geçiyor zaman
Dönüyor durmuyor dünya
........

Pentagram - Ölümlü

Dünkü aklın bugün yetmez
Yarın bambaşka bir dünya
Bir sen var o hiç değişmez
Gerçeklerin hep farkında

Yol yakınken düşün biraz
Bir nesildik beraberce
Bir adım git bir adım gel
Kaç yıl kaldı önümüzde

Gör artık, gör artık anla
Ölümlü, ölümlü bu dünya

Düşman olmak mertlik değil
Korkaklığın iradesi
Kurnazlık marifet değil
Aptalların tesellisi

Pişmanlığa tercih etme
Geçmişteki hataları
Yalnız gözyaşların yıkar
Ruhundaki günahları

Gör artık, gör artık anla
Ölümlü, ölümlü bu dünya
Gör artık, gör artık anla
Savaşma artık hayatla

Çok yoruldun dinlen biraz
Misafirsin bu alemde
Etrafını seyret biraz
Fazla kalmazsın belki de
Doğru yanlış gerçek yalan
Farketmiyor aslında
Dünya döner geçer zaman
Hiçbirşey kalmaz ardında

Gör artık, gör artık anla
Ölümlü, ölümlü bu dünya

Pentagram - Anatolia (Türkçe)

Sonsuz karanlık bu yaslı gününde
Yâd insan oğlu bu durmaz sözünde
Nerden bilinmez bu kin gözlerinde
Yansır bu korkun sararmış yüzünde.

Halin bilmez,derdin sormaz
Zor anımda sahip çıkmaz
Böyle sansız mertlik olmaz
Bu ihanet cezasız kalmaz.

Anatolia,Anatolia
Sevgim seninle bu zor günlerinde
Anatolia,Anatolia
Kalemi kır,cezamı kes,onurumu geri ver.

Be hey anla derdim bu son çığlığımda
Yorgun bu toprak ölüm çok yakında
Doğduğun yer bu eski dünya
Doyduğun yer bu yaşlı dünya.

Bir gün gelmiş,gülmez olmuş
İsmi artık anılmaz olmuş.

Patron - Yak Bir Sigara (ft Pit10)

Pit10 (Verse-1)

Yak bi sigara dumanı ciğeri vurdururdu içde büyür vurgulandı vurgunun bugünlerde cokda durgunum,hudutta durdurun tutuklayın bu kalbi darmı geldi kafesin aldığın nefesin artık hevesin olmadı,kimse boğmadı sen öldürdün kendini uzak diyarlara bu yolculuk salla mendili
bu dünyanın en dibinde mahkum oldun en sonunda anlamazki kimse kafada hep sorun var
sorgularla sonuca varmak imkansız somurtun,bu dünyada konuksun bu dünyadan kopuksun
kollukla daldığın bu okyanusda boğuldun,belki ruh bedeni beklerken dokuz doğurdu
hüsraan oldu kendi dünyam seni kovdu yine doldun öfke küpü sondur fazla ciddiye aldğın bu hayat belki makara hüzne çok kapılma bitersin Yak Bİ SİGARA !!!!



Nakarat x2 (Patron)

Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun


Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun



Patron (Verse-2)

Uzanıp ince kumlara hayal kurdum ağladım,satılan bedenim sensiz artık olsun yaralandım
belki bir gün cennette kavuşur yüreğim, belki hiç bulamazki sevgiyi üzülür meleğim..
bir senemde isyan,dostumsa muhalefet,yalancı şahit ay deil dünya onuda mağlup et
onca günüme yalanı ekledin kahpe renk,dünya kahverengi deil sade hep bi mesken et
yeryüzünde okyanus kalbimde lekeler ciğerim doldu dumanla artık bedenim ölümü bekler
hepmi sarhoş hepmi alkolikler nedeni neydi bunların günahı neydi günahı kimde
yarası bende kimse sormadı kimse bulamadı yaşamı sahte pınarımın göz yaşımda bunalırım
yinede vazgeçmem hayallerimden yakarım sigara beklerim ahh,eski günlerimden...



Nakarat x2 (Patron)

Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun


Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun

Yaşamım hep hayal dolu pencerem buğulu,ilah silahdır insana kaybolursa şuuru
koyalım önüme kapeti ciğerim dolsun artık iyice kalmadı kaybedicek bişe zehiri çek içine
yeri gelince tıkanıp ağlarım ben yine içince
yeniden hatalı yollar kaybolurmu vazgeçince
kaybolmaz moruk bu düşler sigaram hep yanımda
o kaldı sanki tek bir dost ama zehir kanında
yaşamın her anında ciğer dumanlı
hayatta kalabilenler burada kendine bi yer bulandı
sonucu belli değil ölüm,aşk yada kanser
ah ecel senfonisi kafada verdi konser
derdi mavzer yaralı yüreğim derbeder
ikiye bölünen karakterim birbiriyle harbeder
Bazen hislerim der yaşam kabus GİBİ,
Dost bildik bedenin yeri cehennemin dibi...




Nakarat x2 (Patron)

Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun


Yak bi sigara sende düşlerin içinde pembe,Yak Bİ sigara sende elbet gülecek yüzlere
Yak bi sigara sende dumanı ruhum olsun,yak bi sigara sende kardeş hayal gerçek olsun

Patron - Eksik Sonbahar (Harlemstreet)

Patron Verse..

bana geri dönebilecek sevgine servet..
serseme mahkeme lazım..
bana yine beni sevemiyeceğini söyleyen gözlere sözlerim
arzım..
yaşım akmaz yüzüm hepten sarı..
kara günlerim eski de kaldı..
dertlerin hepsini kara bi de kasede yarime gönderin
bakması lazım..
dara düştüm gözlerin arkada kalmadı di mi? beni bırakıp
kendime kendine yapılanı yapmam lazım..
sana kaç kere geldim yok şansım..
deli bedenimi geri çevirip deli dolu
günlere yaslanıp ağlarım..
sevinişimin tek nedeniyken hep çektirdim sana haklısın anlarım
defter yaprakları yaralarımızı saramadı
tanımadı beni seni belkide
dinlememen gerek herşeyi
sana yapılan şarkılar sarmadı demek..
hepten yine yakmalı, dönüp bakmasın
yine dönüp aramasın kara güne merhaba
ezbere söylesin parçalarımı
ben mezarımdan çıktım bunu anlasın..
sen varken yoktun..
beni kemerine dola gece donsun
yine sarılıp ağlarım boynuna başkası haram olsun
yoksun..
bana bakmazken
daha güsel oldun yanımdan geçip de durdun
merhametine kaba kuvvet sığdır
gel herşeyi yüzüme vur da dursun...

NAKARAT
teklif edilen mutluluk bu deildi para vesaire
hiç bi şey güsel deil alemine girdim dirildim şimdi çıktım
ölesine gücüm yeter sandım cevap vermek için cümlesine
yoruldum kaderiyim sana inandım hadi geri gidelim 2 sene öncesine X2

şehinşah

selam moruk nasılsın ben iyi deilim son 1 yılda yaşnanları şöle özetliyimaklının alamayacağı sayıda insan bana laf attı bu şarkı onlara verdiğim ikinci ve son cevaptı hala bana diyenler hadi bize ıspatla bi şarkım bile yok onla yalancısın hangi hakla boşver ŞER yürü gidelim burası bize göre deil burası ..... sofrası ama sade bi farkla boşver olsun nigga boşver olsun biz burda konuk oyuncuyuz bunu sende biliosun yedinci senen sanırım ŞER yaradılıştan beri bence ... aklın ama boşver dönelim geri onun üstünden reklam deil bu samimiyim ve herşeye rağmen sevdim sizi haklı buldum ciddiyim bazı anlar oldu tabi benimde canımı acıtan saf seni sevmedik git dersen bilmem gidermiyim rahatımartık komplekslerimden arındım bırakın artık ben bugün kaç kere yazıldım bu albüm bi si son nokta çok uzun zaman için mutlu ol ŞER aslında buna zaten hazırdır

NAKARAT X2

Şehinşah Verse..

elimde defterim
meleklerim gelince kalemi bilemedim
neden ben acaba be meleke kim neden sen?
her bi tarafa yazılı bir sebep seven ben
bu gece ve güzümü yaralı yüzümü tanımayıp geçen sen
bu gün sonuncu gün yolum yakın göç etti kuşlar
istanbulu terk etti kayıklar bana sallar bile kalamadı baylar,vaylar!
matem deli vah vahlar seni bana geri getirmedi kalan
son yaşımıda paylastım meraba de yine bana
yeni bi limana demir attım
yaz kumsallara yatmış
gün batmış güneş geceme sahip
gül batmış günahlarıma laik
sümbüller sevaplarıma çalmış
güldüysen güzelde dikili hüzünler
düştü kolumdan çekti beni
sonun başlangıcı kasım
çattı kaşını kapadı kapılarını bize bu sahil
dur bak tenim beyazdı mutluluk suçum sustu
vur kalbimin üstüne sustum
sulh çektim acımın üstüne yine sustum şşşt!
durdum bi dalga gibi nur döktüm vurdum kumsala
soldum burda bedelim ödemeli yap çaldır
kadar acı verici yalanlarda var...

Panik - Unutma

inanması zor, biliyorum,bana
yaptığım herşey birer hata
birtek sen anlardın beni
seni kaybetmek, koydu bana
artık anlamı yok deme
dur, bir kez daha dinle

unutma

seni çok seviyorum
bil ki çok özlüyorum
artık geri gelsen
bana dönsen diyorum

Panik - Diskotek

daha dün gelmiştin köyden
çıkmaz oldun diskotekten
uzak dur kız çok yemekten
uğraşırsın selülitlen
fazla kaçmış sırt dekolten
tuhaf olmuş mini eteklen

bu son şarkıdır bu albümde

söyle baban tarla satsın
kaset yap da milyon satsın
patronu sev ki klip yapsın
hele bir de rapçi oynatsın
unutuldun düştün dilden
ne gelir ki bugün elden

bu son şarkıdır bu albümde

i know i can find a way to tell my feelings
(duygularımı anlatmak için bir yol bulabilirim)
let me know would it be like this
(böyle olacaksa bana söyle)
you always have reasons
(hep sebeplerin var.)
don't talk look into my eyes
(gözlerime bakarak konuşma!)
you can hear my heart beatings
(kalbimin çarpıntısını duyabilirsin)
you say "just stop and wait"
("dur ve bekle" dersin)
i'm waiting for the good times yeah
(iyi zamanlar için bekliyorum yeaaah)

i'm a girl like a pearl
(inci gibi kızım)
and i want expensive cars and furs
(ve pahalı arabalar, kürkler istiyorum
love all the men in the world
(dünya'daki bütün erkekleri seviyorum)

şartel attı kız barmene bakınca
nevri döndü buldu bir tabanca
o güne kadar incitmedi karınca
hayatı kaydı kurşun yanlış hedefe varınca

cenaze çıktı kanlı diskotekten
oysa hoş bir geceydi çaldığın felekten
geldi barın sahibi "lütfen içki parası"
demek ki neymiş alkol her fenalığın anası

i know you need to be in the motion
(harekette olmayı istiyorsun, biliyorum)
come on and stand up i'll take your attention
(hadi ayağa kalk da ifadeni alayım.)
girls and the boys of the new generation
(yeni neslin kızları ve erkekleri)
lan oğlum get lan bu nasıl imagination
(lan oğlum git lan bu nasıl imagination)

look at my window see the poison ivy
(pencereme bak, zehirli sarmaşığı gör)
bu system her zaman garibana kaydi
(bu sistem her zaman garibana kaydı.)
sapı da gitti de kari bana kaldi
(sapı da gitti de karı bana kaldı.
i've got a big job gidiyorum haydi
(çok işim var gidiyorum, haydi)

bugünlerde kötüyüm morelman
derdime derman süperman
gelin lan, gidin lan oğlum düttürü dünya küheylan, küheylan
aç mısın açıkta mısın yolda mısın
yol değil otoban banadana takmış geliyor züppe
üf be arabaya bak dörtlüyü yak

yola bak, mala bakmadan gel
boşa al, gaza basmadan gel
in yürü, surat asmadan gel
sola bak, sağa bakmadan gel

şalter attı kız barmene bakınca

Oyun Havaları - Misket

Güvercin uçu verdi
Kanadını açıverdi
Yar yandım aman ayrılamam
Elin kızı değilmi sevdide kaçıverdi
O benim aslan yarim
Duvara yaslan yarim
Neylesin duvar seni
Kalbime yaslan yarim

Güvercinim uyurmu
Seslensem uyanırmı
Yar yandım aman ayrılamam
Sen orada ben burda aman, aman
Buna can dayanırmı
Daracık, daracık sokaklar
Yarim misket ufaklar
Pul, pul olsun dökülsün
Seni öpen dudaklar

Denize dalayımmı
Bir balık alayımmı
Ay doğdu şafak attı
Daha yalvarayım mı

Oya-Bora - Sevmek Zamanı

Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza
Kaybetmek varsa ne çıkar
Aşkta yer yok hiç korkuya

Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş
Böyle istenmiş sen yaşamalısın
Ayrılık beter ölümden tanrı yazmasın
Aşkımı benden kimse ayırmasın

Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun
Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun
Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın
Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın

Al canım beni yanına sevgiye çoktan acıktım
Sen miydin kaderden yana işte ben de sana düştüm
Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya

Oya-Bora - Sevdikçe

Deniz üstü bir dolunay
Gece hükümdarlığa aday
Üstümüz başımız kum olmuş canım
Deli rüzgar kimin umrunda

Sevdikçe daha da güzelsin
Dalgalar yosun saçlarında
Bırak deniz üstümüze gelsin
Yıkanırız sarhoşluğunda

Masum görünen mesafeler
Azalır bu aşkın etkisi
Dudağına yapışan sözler , canım
Sevişmelerin habercisi

Sevdikçe daha güzelsin
Sevildikçe en güzel
Söyle birtanem , söyle
Bizim şarkımız mutlu biter...

Gökte öyle çok yılsız var ki
Uykuya çağırır gözleri
Hayal kurmanın zamanıdır canım
Sessizliğe yum sözlerini...

Oya-Bora - Herşeye Hazırım Seninle

sevdiklerimizin ve seveceklerimizin adları
ta başından yazılmıştır kalbimize
ve onları bulana dek savaşırız
bu karmaşık tutkular çemberinde
seni ilk kez görüyorum ama
sanki bir yerlerden hatırlıyorum...

parlak bir ateşten çok sonra
arda kalan küller olsakta
her an ölmek için yaşasak
kıyısında sarp bir uçurumun
uçmaya hazırım inan seninle

zincirledin beni sevdama
aşk lanet yağdırsa vız gelir
acılara yoksulluğa tutsak
yeterki benim olmayı dile
ben savaşırım senin yerine...

yorgun kanatlar açılsa yeni yolculuklara
uçmak ne güzel tutunabilmek bulutlara
bir tek ihanetin gölgesi düşemez
yaralarımı saran el girsede kanıma
herşeye hazırım seninle...

hiç hemde hiç umrumda değil
bir yarın varmı bizler için
yarım kalmış bir şarkı olalım
kollarımdasın benimlesin ya
gelde yok olalım şu an seninle

yorgun kanatlar açılsa yeni yolculuklara
uçmak ne güzel tutunabilmek bulutlara
bir tek ihanetin gölgesi düşemez
yaralarımı saran el girsede kanıma
herşeye hazırım seninle...

Oya-Bora - Giderim Bu Diyardan

Giderim bu diyardan yüreğim bana kalmışsa
Gözlerin kaçıyorsa artık gözlerimden
Karanlık bu yollarda yıldızlar bile küşmüşse
Gölgeni arıyorken, yitip gidiyorsan

Ayrılığın acısını
Bendeki kalp ağrısını
Tendeki ten yangısını
Hepsini hakettim
Herşeyi ben mahvettim

Hasretin acısını
Bendeki kalp ağrısını
Tendeki ten yangısını
Hepsini hakettim
Herşeyi ben mahvettim

Giderim bu diyardan yüreğim bana kalmışsa

Ayrılığın acısını
Bendeki kalp ağrısını
Tendeki ten yangısını
Hepsini hakettim
Herşeyi ben mahvettim

Hasretin acısını
Bendeki kalp ağrısını
Tendeki ten yangısını
Hepsini hakettim
Herşeyi ben mahvettim..

Oya-Bora - Ara Beni

biz senle ne geceler yasadık
fırtınalar koptu govdemizde

derken bıcak gibi kesip gittin
ben sormadım sen soylemedin

senden sonra da oldu asklarım
ama inan yok hic eski tadım

neden bıcak gibi kesip gittin
ben sormadım sen soylemedin

ara beni her canın istediginde
cılgın seyler aklına geldiginde
bulursun aynı askı bende
ara beni fazla bekletme

ara beni optum seni seni
cok ozledim, deli gibi
ara beni optum seni seni
cok ozledim, deli gibi

Osman Öztunç - Yeşil Gözlerin

Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu.
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse,
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse,
Her şey silinip kaybolurken nazarından,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince,
İçimdeki azgın devi rüzgârlara attım,
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlah'ın
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin.

Osman Öztunç - Üsküdar

Ellerin buz, yüzün soğuk
Sesin boğuk, rengin kaçmış
Kar mı yağdı sokaklara
Üşüdün mü ah Üsküdar

Sende mi sahipsiz, yorgun
Boynu bükük kaldın söyle
Hep gözlerin dalgın bakar
Ne var aklında Üsküdar

Kaç gün, kaç gece uykusuz
Ahlara düştük vakitsiz
Ben kaçarım kuralsızca
Sen yanarsın ah Üsküdar

(Nakarat)

Üsküdar, Üsküdar, Üsküdar yanıyor
Üsküdar yanıyor
Üsküdar yanıyor, ben aranıyorum
Meydanlarda gümbür gümbür
Kavgalar döner gülüm
Olmuşum üç beş puştun katili
Karakollar baskında
Vurgun yer polisler
Kukumavlar kan emer
İhtilal namlusudur
Üsküdar yanar durur
Polisten kaçar bir adam
Radyolar beni söyler
Gazetelerde adım var
Parkamın derdinde üç beş piç

Öldür öldür öldür öldür,
Her gün senin derdindeyim
Yüreğinden sök at beni
Her gün seni düşünmekteyim

Ne olur bir sabahta
Süngüsüz, silahsız uyansak
Gözlerimizde tebessüm
Hayata baksak
Takılmasa peşimize adımlar
Sıradan insanlar olsak
Ne olur bir sabah ta yıldızların altında
Yataksız, yorgansız uyansak
Islatsak yağmurları baharları, uzansak
Az da olsa Dünya�dan zevk alsak
Gölge gibi yapışmasa yakamıza ölüm
Ne olur bir sabahta
Süngüsüz, silahsız uyansak gülüm

Sahilde kemancı adam
Tastaki su, gökteki kuş
Patlayan mermi, gülen kız
Hepsi masalmış Üsküdar

Yar hayal meyal aklımda
Yollar uzun gelmez diyorlar
Ciğerlerim paramparça
Vakit tamam, tamam Üsküdar

Kaç gün, kaç gece uykusuz
Ahlara düştük vakitsiz
Ben kaçarım kuralsızca
Sen yanarsın ah Üsküdar

Osman Öztunç - Oğul

Vatan oğul, bayrak oğul, devlet oğul, can oğul
Sevmek nedir bunu bilen aşıklara bismillah
Bu oğullar sümeyya can analardan doğdular
Rabbi esir dileklerden beşiklere bismillah

Ad verirken, ilk ezandan ilk duyduğun kelamda
Göz ve gönül aydınlatan ışıklara bismillah
Emeklerken, diz vurduğun iz vurduğun her yerde
Ayaklanıp atladığın eşiklere bismillah

Düşte gördüm kanlı başım peygamberin dizinde
Ocaklara eşiklere beşiklere bismillah

Karamürsel,
Kara üzüm gözlü mürsel
Soy oğul gündüzbey çanamlı yiğit
Bey dağımca bey oğul
Gazi battal ülkesinin kara yiğit palası
Devlet oğul, mürfet oğul, fidan oğul, toy oğul

Anam dedin, babam dedin, atam dedin bayrağa
Hem al bayrak oldun işte hem bayrakta al oğul

Bağrımdaki kurşunlarla çık peygamber katına
Ol mübarek avucun içini birer birer say oğul
Bet yüzler kem gözler hor bakarmış vatana
Biz tükenip yok olmadan olmaz böyle şey oğul

Denilmiştir,
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
Hem sütünden hem kanından hem canından
Bu sende ki huy oğul

Osman Öztunç - Mehmedim

Gayrı anlatılmaz bu savaş bence
Dağ taş konuşmuştu kendi dilince
Hücum diye bir ses duydum ilk önce
Sonra allah allah dedi mehmedim

Ne ana ne sıla ne yar hayali
Bir gör mehmetteki kükremiş hali
Kırpmadı gözünü yağmur misali
Mermi yedi havan yedi mehmedim
Can askerim

Bu öyle bir iman öyle ihlaski
Secde eder cümle canlı ve bitki
Bir temmuz akşamı allah şahitki
Şaha kalkmış vatan idi mehmedim

Bu akşpam yıldızlar sararmış gibi
Tepeler titreşir hava kış gibi
Bir dağın sırtında dağ varmış gibi
Omuzlamış bir mehmedi mehmedim
Can askerim

Osman Öztunç - Birader

Ey güzel insan, benim canım kardeşim,
Tek tabancasın bu aralar.
Dostların vardı senin,sevdiğin bir kız,
Nerdeler şimdi, neredeler.

Bir sen ağlarsın birde martılar,
Yalnızlığına senin.

Fişlenmişsin,seni de bitirirler dostum,
Haydutlar kol gezer bu şehirde.

Sen benim çocukluktan arkadaşımsın ulan,
Sen gardaşımsın ulan.

Seni bırakamam tek başına birader,
Gel ölelim beraber.

Bu şehir şehirlerin hayırsızıdır,
Toprağı suyu değişmeli.
İnsanı insanların uğursuzudur ,
Sonuna kadar dövüşmeli.

Bir sen yanarsın bir de namlular,
Hürriyet sevdana senin.

Mimlenmişsin, onlar seni ısırmadan,
Sen onları yemelisin.

Sen benim çocukluktan arkadaşımsın ulan,
Sen gardaşımsın ulan.

Seni bırakamam tek başına birader,
Gel ölelim beraber.

Buz Gibi Biraderler

Kelek Karpuz..Iyy Bıyıkda Ayran ıyyy..
Pazartesi Iyy.. Baş Ağrısı ığıyy..
Sıcak Bira Böö.. MEGAN FOX Yeaahhh
Vuu.. Köpek Yaavrusu .. Ayy ..
BATESMOTEL Vooo Sütlü Nuri. Yehh
BUZ gibi BİRA Yeahh.. Nassın Eysin.. Eyy Naptın Nettin..
Yee Kürküm.. Yee
Görüntü Gitti .. Aa
Görüntü Geldiii Yeeah
A-mı C mi Neeee Zıt Erenköy Aaa...
Komşu Komşu .. Huu
Yanlız Kızlar .. Aaa
Şimdi bide I .. III
Pişmiş Aşa .. Suuu
Ses Efekti ... Dışşş
Şimdi dinle

Yaza girdik
Ne ki gölge
Çok sıcak geçer
Geceside öyle
Bara girdim
Hani barmen
bırak boşver
Gelmesin madem
Hatunu gördüm
Bira Elinde
Açtı kapağı
Fıss dedi akabinde
Buz gibi oldum
Kanım Dondu
Benim biramın
Üzerinede kondu
Dedi Nbr
Dedim İimdir
Dedi Ee dedi
Dedim Ne dedim
Dedi İidir
Dedim Ne dedin
Dedi Ne Dedi
Kim Dedi
Kim Ne De dedi

Hava sıcaktı
Beynim aktı
döktüm birayı
kafayı kapa açtı
çektim kafayı
kafayı bile açtı
açtım kafayı
birayı kapak açtı

Cennette İlahisi

Gelin bizde seyredelim gelini, gelini,
Fatma ana tel, tel etmiş saçını, saçını,
Bağışlatmış ümmetinin suçunu, suçunu,
Muhammedin düğünü var cennette, cennette.
O serverin bir gülü var cennette, cennette.

***

Ayağına giymiş sedef nalını, nalını,
Hep melekler kınalamış elini, elini,
Asya Ana, Meryem Ana gelini, gelini,
Muhammed’in düğünü var cennette, cennette,
O serverin bir gülü var cennette, cennette.

***

Cennetin yolunda güller açılır, açılır,
Üzerine misku anber saçılır, saçılır,
Düğüne gelene hulle biçilir, biçilir,
Muhammed’in düğünü var cennette, cennette,
O serverin bir gülü var cennette, cennette.

***

Cennetin yolunda saf, saf melekler, melekler,
Arş katında kabul olur dilekler, dilekler,
Düğüne gelmişler bütün melekler, melekler,
Muhammed’in düğünü var cennette, cennette,
O serverin bir gülü var cennette, cennette.

Mustafa Özcan Güneşdoğdu - Cürmüm ile Geldim Sana İlahisi

EY RAHMETİ BOL PADİŞAH
Cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah

SULTAN ALLAH RAHMAN ALLAH
TÜM DERTLERE DERMAN ALLAH
BEN EYLEDİM HADSİZ GÜNAH
CÜRMÜM İLE GELDİM SANA


Senden utanmadım heman
Ettim hata gizli ayan
Vurma yüzüme el aman
Senin adın gaffar iken
Ayb örtücü settar iken
Kime gidem sen var iken

Medine Gülü İlahisi

Ne kadar da çok sevmişiz seni
Medine gülü MUHAMMED Nebi
Sen bu ümmetin solmayan gülü
Medine gülü MUHAMMED Nebi

Medine gülü Medine gülü
Ümmetin solmayan gülü
Salat selam olsun sana
Ey peygamber Ey yüce Resul

Yusuf güzelliğin senden almıştır
Medine gülü MUHAMMED Nebi
Senden daha güzel üstünü yoktur
Medine gülü MUHAMMED Nebi

Medine gülü Medine gülü
Ümmetin solmayan gülü
Salat selam olsun sana
Ey peygamber Ey yüce Resul

Biz ümmetin seni görmeden sevdik
Medine gülü MUHAMMED Nebi
Senin için gözden yaşları döktük
Medine gülü MUHAMMED Nebi

Medine gülü Medine gülü
Ümmetin solmayan gülü
Salat selam olsun sana
Ey peygamber Ey yüce Resul

Eşref Ziya - Ağla Gülüm İlahisi

Gel ey kırmızı gülüm
Derdime gel sen ağla,
Bak ey gözyaşı gölüm,
Yüreğim göz göz yara,

Ağla gülüm, ağla gülüm
Halim yaman, ağla gülüm
Ağla gülüm, ağla gülüm
Gel el-aman eyle gülüm

Sev ey kırmızı gülüm,
Elimizden tutup sev,
Bize dost oldu ölüm,
Ağla ağla gülüm ey…

Sor ey kırmızı gülüm,
Zalimin yüzüne sor,
Neden , neden hep zulüm,
Sor ey gülüm,gülüm sor

Bizleri de Mahrum Eyleme İlahisi

Durmaz yanar vücudum Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Sensin benim maksudum Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Gül bülbülün ormanı Allah
Ver derdime dermanı Allah
Şükür erdik bugüne Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Halas eyle narından Allah
Ayırma didarından Allah
Cennette cemalinden Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Kandiller yana yana Allah
Dervişler döne döne Allah
Son nefeste imanından Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Sevdim Seni Mabuduma İlahisi

SEVDİM SENİ MABUDUMA

canan diye sevdim
Bir ben değil alem sana
hayran diye sevdim

Evlad-ı iyalden geçerek
ravzana geldim
ahlakını meth etmede
Kur'an diye sevdim

Kurbanın olam Şa-ı Rusül
kovma kapından
Didarına müştak olan
yezdan diye sevdim

Mahşerde nebiler bile
senden medet ister
Gül yüzlü melekler sana
hayran diye sevdim

Eşref Ziya – Kalksam ve Dirilsem İlahisi

Gecenin karanlığında hep yanında olsam,
Mücadelen ve kıyamın rehberim olsa,
Mekke’nin ortasında Kabe’nin yanında,
Rahmani hareketin bir eri olsam.

***

Ben kalksam ve dirilsem,
İmanımla yücelsem
İçimdeki benliği,
Tek tek eritsem.

***

Issız çöl gecesinde ardından gitsem,
İzini bulsam, yanında bir an otursam,
Ayağının tozuna yüzümü sürsem,
Sürsem, sürsem, erisem arşa yükselsem.

***

Ben kalksam ve dirilsem,
İmanımla yücelsem
İçimdeki benliği,
Tek tek eritsem.

***

Ebu Bekr’in aşkını duysam kalbimde,
Beynimi kemiren şirkten kurtulsam,
Hicreti kendime yoldaş edinsem,
Mağaranın eşiğinde güvercin olsam.

Aşık Oldum Canı Dilden İlahisi

Muhammede muhammede
Mevlam layık eyle bizi
Muhammede Muhammede

Aklı olan arif olsun
Ciğer yansın püryan olsun
Bir canım var kurban olsun
Muhammede Muhammede

Cebrail Burak getirdi
Alıp miraca götürdü
Hep melekler kanat serdi

Fahri alem denmedimi
Tac başına konmadımı
Gökten kuran inmedimi

Rüyada görüştür bizi
Murada eriştir bizi
Mevlam sen kavuştur bizi
Muhammede Muhammede

Minik Dualar - Yetim Kız İlahisi

Yetim kızın başını okşayan mübarek el
Bende yetim bir kızım ne olur bana da gel
Yetim kızı kendine evlat sayan Muhammed
Bende yetim bir kızım beni yavrun kabul et

Gül sevgin yeter bana ey sevgili Resulüm
Öyle muhtacım sana ne verirsen kabulüm

Ya Resulallah kimsesizlerin sahibi senmişsin...
Öyle demişti dedem.
Bugün,sokakta çocuklar sek sek oynarken yine aralarına almadılar beni ittiler,çok üzüldüm ağladım.
Dedemle babaannem teselli etti
Ya Resulallah uyurken de oyuncağıma sarılıp yatıyorum
Bazen teselli ediyor ama çoğu zaman ağlıyorum,
Benimde annem olsa bana masal okur ninni söyler uyuturdu,
Benim annem de babamda sensin ya Resulallah!
Benim başımıda sen okşa ,benide sen sev!
Biliyorum geliyorsun başımı okşuyorsun üstümü örtüyorsun,
Çünkü bazı geceler kalktığım da biri üzerimi örtüyor,
Benim annem de babam da sensin ya Resulallah!
Sensin yaResulallah!Sensin yaResulallah!

Yetim kızı kendine evlat sayan Muhammed
Bende yetim bir kızım beni yavrun kabul et!

Cemal Kuru - Gel Gel İlahisi

CAN BOGAZIMDA DURUYOR
SEYTAN IMANIM CALIYOR
DILIM DAMAGIM KURUYOR
SEYTAN KADEH SUNDU GEL GEL

AZRAIL GELDI CANIMA
SEYTAN BASLADI CALIMA
GAVSIVAKIFSIN HALIME
GOZUM YASLA DOLDU GEL GEL

ELBISEMI SOYUYORLAR
ABDEST VERIP YOGUYORLAR
KEFENIME SARIYORLAR
SUYUM SICAK OLDU GEL GEL

TABUTUMA KOYUYORLAR
MUSALLAYA VARIYORLAR
NAMAZIMA DURUYORLAR
İLK SAFLARIM DOLDU GEL GEL

HOCA FATIHAM OKUYOR
KABIR BEDENIM SIKIYOR
EMDIGIM SUTLER AKIYOR
HALIM VAHIM OLDU GEL GEL

MUNKER NEKIR GELIYORLAR
CETIN SUAL SORUYORLAR
BILMEYINCE VURUYORLAR
DILIM DONMEZ OLDU GEL GEL

KABIRIME INDIRDILER
BEYTULLAHA DONDURDULER
ISIGIMI SONDURDULER
GOZUM GORMEZ OLDU GEL GEL

AZRAIL GELDI CANIMA
SEYTAN BASLADI CALIMA
GAVSIVAKIFSIN HALIME
GOZUM YASLA DOLDU GEL GEL

Emrullah Coşkun - Kara Yüzüm İlahisi

KARA YUZUM SURE GELSEM
SANA CANIM VEREBILSEM
NUR CEMALİN GÖREBİLSEM
YA MUHAMMED EY CAN AHMED

SENIN RAVZAN GUZEL KOKAR
HASRETİN BAĞRIMI YAKAR
SENİN TERİN GÜZEL KOKAR
HASRETİN BAĞRIMI YAKAR
GÖZ YASLARIM CAĞLAR AKAR
YA MUHAMMED EY CAN AHMED


PEYGAMBERSİN AHİR ZAMAN
MAHŞER GÜNÜ EYLE AMAN
SENİ BİLEN BULUR İMAN
YA MUHAMMED EY CAN AHMED



SENIN RAVZAN GUZEL KOKAR
HASRETİN BAĞRIMI YAKAR
SENİN TERİN GÜZEL KOKAR
HASRETİN BAĞRIMI YAKAR
GÖZ YASLARIM CAĞLAR AKAR
YA MUHAMMED EY CAN AHMED

EŞİĞİNE YÜZÜM SÜRSEM
ARZU HALİM DİYEBİLSEM
NUR ELİNDEN ÖPEBİLSEM
YA MUHAMMED EY CAN AHMED

Arif Nihat Asya - Yollar Şiiri

Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı
Artık verin çocuklar, artık verin asamı!.
Bir başka kainata, bir başka yurda yol var;
Siz örtünün garipler siz örtünün abamı!
Yorgun düşüp uzandım altında asumanın;
Gölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı.
Şahane manzaraydı dünya sınırlarında
Bir kubbenin rüku'u, bir zirvenin kıyamı.

Yükseklerinde ömrün dağlar, sular kovuklar:
Yükseklerin diliyle tekrar edin nidamı!
Dağlar lisana geldi, gökler lisana geldi;
Şerh oldu Mesnevi'den yıldız
Şerh oldu Mesnevi'den yıldızların kelamı.
Şeffaf mavinizden abdest alıp el açtım
Artık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!

Arif Nihat Asya - Tanrıya Sesleniş Şiiri

Elsizlere el,dilsizlere dil ver yeniden,
Lütfet,bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım,
Avcunda bu dünyaya şekil ver yeniden.

Arif Nihat Asya - Tanımadı Şiiri

Türküm müjdeydi ülkeye
Gezdim söyleye söyleye
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı

Onlar bacım,onlar ağam
Onlardır sevincim tasam
Ahmet�im, Mehmet'im, Suna�m
Güllü�m beni tanımadı

Elimde doğmuş kuzular
Bir gün benden soğudular
Sordum ne oldunuz ne var
Sürüm beni tanımadı

Daha dün sözleştik şurda
Düğün hazırladım Yurda
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı

Yine sizinleyim dedim
Nasılsam öyleyim dedim
Çıkıp ta söyleyim dedim
Karım beni tanımadı

Hırpalanmak ne kelime
Didik didik lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı

Arif Nihat Asya - Seni Şiiri

Sana vermiş veren sulardan ses
Sana vermiş veren şiirden dil...
Yaratılmışsın ayrı topraktan...
Hamurun,toprağın bizimki değil!

Saçların var,ki başka türlü sarı
Gözlerin var,ki başka türlü yeşil

Yarı olmuş vücudun üstünde
Ne güzel şey çocuk yüzün ,çil çil!
Bu köpükler,bu dalgalar,bu güneş...
Hepsi birden diyor:'Geliş,serpil!'

Nefesin var,ki başka türlü sıcak
Gözlerin var,ki başka türlü yeşil

Arif Nihat Asya - Sen Şiiri

Koku, tad, sıcak... sende her aradığım vardı:
Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.

Arif Nihat Asya - Mavi Şiiri

Kayıklarla kayıkçılar
Dalgıçlarla balıkçılar
Bilirsin:ne ister,deniz!

Kendini bu isteklerin:
Yelkenlerin küreklerin
Altına seriver, deniz!

Balıkların,kandillerin
Ne varsa olsun ellerin
Bana mavini ver deniz!

Arif Nihat Asya - Kanatlar Şiiri

Yaşamaktan mı yorgunum,bilmem
Seni günlerce beklemekten mi?
Yine yoldan geyik geyik sekişin
Gün sönerken mi,ay batarken mi?
Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Yine kalsın mı, dizlerimde başın
Yine koynumda can çekişsen mi...
Kim sorar,ey hayat,kim düşünür
Ki vakit geç mi yoksa erken mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Gökte kanatlar bizimdi...bilmezdik
Bu hafiflik kanat mı yelken mi;
Anlamaz,anlamazdık Allahım
Böyle yekpare can mıyız ten mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Bilemem:Gizli gizli'gel'dediğin
Başka bir aşina mıdır,ben mi;
Kadehinden mi sarhoşum hala
Kadehlerinden mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Arif Nihat Asya - Güzellik Şiiri

Hastalık, sevgisizlik, öksüzlük...
Neler geçirdim ben!
Çıkabilseydi bir, "güzel" diyecek
Güzelleşirdim ben!

Arif Nihat Asya - Fetih Marşı Şiiri

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Arif Nihat Asya - D-III

Yatırırken bu sedef kakmalı şimşir beşiğe
Neyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı?

Perdelerden taşırıp neyleri çığlık çığlık
Neyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Bir, ipekten ve köpükten yaratılmış yumuşak
Tüyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Kıyılardan, ovalardan dererek inciyle,
Çiyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Gece, mehtâbı elekten geçirip kirpikler
Ayla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Mesnevî'sinde bir altın lüleden nûr akıtıp
Öyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

'Bu yürek durmayacaktır' dediler.. esmâdan
'Hay'la kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Sakalar doldurarak kırbaların Kevser'den
Meyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Ve açıp ağzını Nîsan Tası'nın Besmele'ler
Suyla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Rûhlardan, kokulardan, durulardan duru bir
Şeyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Ulu Tûbâ'ların altında gönüller, eller
Böyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.

Arif Nihat Asya - Dağlar Şiiri

Çekmece'den Maltepe'den ileri
Gitmemiş Sâdâbâd çelebileri
Alem tepesine Alemdağ derler...
Böyle bilmiş böyle yazmış eserler.

Dağlar var karanlık, dağlar var beyaz.
Korka korka eteğinden öper yaz;
Ağrıdağ, Babadağ, Gâvurdağ, Ilgaz
Kubbelerdir...dolaşır, aşılmaz.

Tendürük'te, Kop'ta Palandöken'de
Kurtların payı var gelip geçende...
Ki alırlar vermek istemesen de!

Dağlar var, tahtından inmeyen sultan
Dağlar var, yapılmış bundan, buluttan...
Dağlar var ki Bingöl, Binboğa, Süphan,

Medetsiz'ler, Mor'lar, Nur'lar, Yıldız'lar;
Karalar, Kızıllar, Bozlar, yağızlar...
Karla dolar 'İmdat' diyen ağızlar;
Yollar kesen, haraç alan dağlar var.

Bolkarda çamların sakızı damlar...
Ve bir yıldız düşer, tutuşur çamlar...
Bir kızıl şehrâyin olur akşamlar...
Tacı olan, tahtı olan dağlar var.

Tüter Sarıçiçek, burcu burcudur,
Akşamlar ya mor, ya turuncudur.
Ve kışın dünyanın öbür ucudur...

Sarkarken Cudinin karları dal dal
Bağdaş kuradursun yollara Karhal!
'Ferman padişahın, dağlar bizimdir;'
Dedi yerde bir kurt, gökte bir kartal.

Dönmez misiniz ey yolda kalanlar;
Yolcular, garipler, garip çobanlar;
Allahüekberde tekbir alanlar?
Ovalar, konaklar, yollar aşırı
Birbirini selamlayan dağlar var.

Dağlar var, batının yangınında kor...
Dağlar var; adları Nemrut, Balahor...
Kayışdağ kim, alemdağ kim oluyor?

Lakin ufukları görünce yoksul
Dağ yerine kubbe yapmış İstanbul;
Kurşun şamdanlarda mumlar fildişi...
Ki pırıltıları sularda pul pul.

Arif Nihat Asya - Çocuk ve Ağaç Şiiri

Çocuk, çok sevdi ağacı...
Verirdi ona, her kış
Çiçekleri olaydı!

Ağaç, çok sevdi çocuğu...
Öperdi altın saçlarından
Dudakları olaydı!

Ve ona öptürmek için,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!

Dökerdi önüne hepsini
Gümüşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!

Ve çocuk gittikten sonra,
Böyle kalır mıydı ağaç?
Ne olurdu onunda
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!

Arif Nihat Asya - Bayrak Şiiri

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !

Arif Nihat Asya - Anne Şiiri

İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.

Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...

Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!

Arif Nihat Asya - Ağıt Şiiri

Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga göklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım

Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarıdan
İndirilmiş Tanrım

Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ataeşle konuşurdum.selle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
"Sangaryos"u "Sakarya" yapan
"İkonyom"u "Konya" yapan
Dille konuşurdum.

Karacaoğlan - YEŞİL BAŞLI GÖVEL ÖRDEK

Yeşil başlı gövel ördek
Uçar gider göle karşı
Eğricesin tel tel etmiş
Döker gider yâre karşı

Telli turnam sökün gelir
İnci mercan yükün gelir
Elvan elvan kokun gelir
Yâr oturmuş yele karşı

Şahinim var bazlarım var
Tel alışkın sazlarım var
Yâre gizli sözlerim var
Diyemiyom ele karşı

Hani Karac'oğlan hani
Veren alır tatlı canı
Yakışmazsa öldür beni
Yeşil bağla ala karşı

Karacaoğlan - VİRAN OLDUM MOR SÜMBÜLLÜ BAĞ İKEN

şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağulari sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sümbüllü bağ iken

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim alkarlı dağ iken

Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere beğ iken

Karac'oğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken

Karacaoğlan - Var Git Ölüm

Ölüm ardıma düşüp de yorulma
Var git ölüm bir zaman da gene gel
Akıbet alırsın komazsın beni
Var git ölüm bir zaman da gene gel

Şöyle bir vakitler yiyip içerken
Yiyip içip yaylalarda gezerken
Gene mi geldin ben senden kaçarken
Var git ölüm bir zaman gene gel

Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım
Yalan dünya sana çıkışamadım
Eşimle dostumla buluşamadım
Var git ölüm bir zaman da gene gel

Karac'oğlan der ki derdim pek beter
Bahçede bülbüller şakıyıp öter
Anayı atayı dün aldın yeter
Var git ölüm bir zaman gene gel

Karacaoğlan - NAZLI YÂRDAN GELDİ BANA BİR NAME

Nazlı yârdan geldi bana bir name
Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler ki yarini yad iller almış
Kadir Mevlam nasib eyle ölümü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun
Beni yârdan eden Allah'tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun
Terkedeyim vatanımı ilimi

Ak yâri gördükçe ağladım coştum
Al elinden dolu badeler içtim
Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi

Karac'oğlan derki konmadan göçmem
Her olur olmaza sırrımı açmam
Kötüler köprü olsa üstünden geçmem
Taşık suya uğradırım yolumu

Karacaoğlan - KADİR MEVLAM SENDEN BİR DİLEĞİM VAR

Kadir Mevlam senden bir dileğim var
Muhannes kuluna muhtaç eyleme
Cennet-i alâyı nasib et bana
Sırat köprüsünden yolum bağlama

Kapımıza kara deve çökünce
Fırtınasi şol alemi yıkınca
Cehenneme kul seçilip çıkınca
Kadir Mevlam o kullardan eyleme

Kadir Mevlam ateş atma özüme
Dünya malı görünmüyor gözüme
Kadir Mevlam sen bak benim yüzüme
Cehennemin ateşiyle dağlama

Karac'oğlan hata çıkmaz dilimden
Kocadım da hayır gelmez elimden
Kadir Mevlam asla geçmez kulundan
Deli gönül ah çekip de ağlama

Karacaoğlan - Gel

Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz
Gayri dünya bana aralandı gel
Derildi defterim artsız arasız
Üst üste dizildi sıralandı gel

Yâri görse idim haftada ayda
Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda
Azrail göğsümde canım hay hayda
Ciğerimin başı yaralandı gel

Karac'oğlan der ki başa yazıldı
Gözüm yaşı ceyhun oldu süzüldü
Kefenim biçildi, kabrim kazıldı
Mezarımın üstü karalandı gel

Karacaoğlan - İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi bağrıma batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac'oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye

Karacaoğlan - YÜRÜ BRE YALAN DÜNYA

Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün

Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider bir gün

Aşıklar der ki n'olacak
Bu dünya mamur olacak
Haleb'i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün

Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alin kucağa
Garip anam ağlar bir gün

Yer yüzünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Yastığımız kara toprak
O da bizi atar bir gün

Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün

Karac'oğlan der nasıma
Çok işler gelir başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün

Karacaoğlan - Deli Gönül

Deli gonul gezer gezer gelirsin
Arı gibi her çicekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül

Santur mu istersin saz mı istersin
Ördek mi istersin kaz mı istersin
Tomurcuk memeli kız mı istersin
Ben senin derdini çekemem gönül

Çıkıp yücelere bakmak istersin
Coşkun sular gibi akmak istersin
Her güzelle yatıp kalkmak istersin
Ben senin derdini çekemem gönül

Karac'oğlan der ki okuyam yazam
Keleş değilim ki kervanlar bozam
Giyinem kuşanam bir hosça gezem
Ben senin derdini çekemem gönül

Karacaoğlan - CAN VERMEYE DERMANIM MI VAR

Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeye dermanım mı var

Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yuklu kervanım mı var

Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlam noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var

Karac'oğlan der ki, ismim öğerler
Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hakk'tan özge sevdiğim mi var

Karacaoğlan - BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK BİR ÖLÜM

Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret kodun beni kavim kardaşa
Sebep gözden akan bu kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karacaoğlan - AŞAM DEDİM KARLI DAĞIN BAŞINDAN

Aşam dedim, karlı dağlar başından
Yüce dağlar koç yiğide dağ m'olur
Ağrır bedenim, sızlar yaralarım
Bu yarayı çeken yiğit sağ m'olur

Sıra sıra dikemedim söğüdü
Ben başıma veremedim öğüdü
Elleri göğsünde görün yiğidi
Yiğit mağrur gezmek ile bey m'olur

Ögüt versen, bana öğüt kâr etmez
O yârin hayali karşımdan gitmez
Kementle bağlasam, kolun bağ tutmaz
Yârin zülüfünden özge bağ m'olur

Karac'oğlan der ki, fani dünyadan
Korkmaz mısın haram ile zinadan
Ayırır seni anan babandan
Gurbet ile düşen yiğit sağ m'olur

Karacaoğlan - ALA GÖZLERİNİ SEVDİĞİM DİLBER

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Göster cemalini görmeye geldim
Şeftalini derde derman dediler
Gerçek mi sevdiğim sormaya geldim

Gündüz hayallerim gece düşlerim
Uyandıkça ağlamaya başlarım
Sevdiğim üstünde uçan kuşların
Tutup kanatların kırmaya geldim

Senin aşkların gülmez dediler
Ağlayıp yaşını silmez dediler
Seni bir kez saran ölmez dediler
Gerçek mi efendim sormaya geldim

Senin işin yiyip içmek dediler
Yaren ile konup göçmek dediler
Göğsün cennet koynun uçmak dediler
Hak nasip ederse görmeye geldim

Karacaoğlan - ALA GÖZLÜM BEN BU İLDEN GİDERSEM

Ala gözlüm ben bu ilden gidersem
Zülfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melil melil

Yeğin ey sevdiğim sen seni düzet
Karayi bağla da beyazı çöz at
Doldur ver badeyi bir daha uzat
Ayrılık şerbetin ver melil melil

Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yar melil melil

Karac'oğlan der ki olup ölünce
Bende güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ele vasıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil

Yılmaz Erdoğan - Sevebilme İhtimali Şiiri

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye

Yılmaz Erdoğan - Suşustu Yüzün Şiiri

bir ufukta bitiyor yüzün
ve başka bir gökyüzü başlıyor
komşu ellerle sarmalanıyorsun
yanıyorsun...

ne kadar övülsen az
avazım çıktığı kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri

mayınlı bir gülümsemeyle
senin karasularında olmak
üstünde ilkbahar bir entari;
sanki
yeniden
eski bir öyküye başlamak...

yüzündeki o billur akşam kahvaltısı
sürgülerken özümü,
ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?...

Yılmaz Erdoğan - Yağdıkça Şiiri

Yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
Kavim göçlerinden bu yana ağlayan
Ve durmadan
Cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
Çalan, çaldıran, yakalatan
Adı bende gizli bir kadındı İstanbul

Şehre bir yağmur yağdı
Ben ağladım

Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü
yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk
sipariş edildi yeniden

Bir şehre yağmur yağdı
Ben ağladım

Kim daha çok yalan söndürdü çay
bardaklarında
Hangisi talandı demli öpücüklerin
Ve buğularda yitirilen kimin adıydı
Bir aşktan diğerine kaç saate gidiliyordu
Soyulur muydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?

Yağmur şehre bir yağdı
Ben ağladım

Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı

Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı

Ben...
Yağmur...
Ağladım...

Yılmaz Erdoğan - Yolluk Şiiri

bavuluma dağınıklığımı koydum
iç çamaşırı kazak filan
kağıt kalem almıyorum
otellerde var
antetli kimsesizliğimle kalıyorum geceleri
kirpiklerimin yardımıyla kapıyorum perdeleri
hem tek başına
hem kimse görmesin derdindeyim çıplak tenimi

ay çıkıyor boğazımdan
kanamalı bir sözcük gibi
ay çıkıyor ışığımdan
ihanete uğramış hainler gibi
öfkeli bir meddah çekilmez oluyor
sahnede güzel bir şarkıdan çıkıp
kirletiyor evcimen kadınları

bavuluma yıllanmış acılar koyuyorum
oralarda lazım oluyor
pis bir sevişmenin ardından
atıştırıyorum biraz
on yıl öncesinden sakladığım
bilek burkuntusunu
bağlarım eziliyor
yeni evlere eski aşklar taşıyorum
gözyaşlarını biriktiriyorum eski sevgililerin
nefret asıyorum yatak odamın duvarına
kanvas üzerine yağlı boya elliye yetmemiş
bir kadının ellerinde diyorum
ellerinde gömülüyüm
her hafta düzenli olarak törpüleniyor mezartaşlarım

bir kadının diyorum
bir bavulun diyorum
içine sakladım sancılarımı
bir bavul cinayetidir umduğum diyorum
bütün üçüncü sayfalarda var.

Yılmaz Erdoğan - Sana Bakmak Şiiri

her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.

bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
�içinde benzetmeler olan�
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok

uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine

sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır

sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır

bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar

verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz

sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allah�a inanmaktır

Yılmaz Erdoğan - Öyle Bakma Çünkü Şiiri

Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden
dünyaya,
hayretihasret ve biraz da
bayat bayram şekeri kederiyle bakan,
aklı canbaz,yanağı al,
sesi çilek aroması
bir çocuk oturuyor
gözlerinde...

Yılmaz Erdoğan - Ömrüm Ömrüm Şiiri

mum yanar
mum ışıldar
kendileri yoktur gölgeleri oluşur
ferinden korkulsa da rahmetin
yenilmez toprağa can katmanın kudreti
bir ömre kaç hayat sığar
görülecektir....
mum aydınlar
mum sınar
ayrılık acısı kadar seversin
ve sevmenin coşkusu kadar koyar insana
aşk sözlüğünden ayrılmak

mum yaralanır
mum sürer
kem göz sahibini sürükler
son çağındır artık
fitil kokar
gövdende birikir
senden eriyen parçalar

mum biter
mum söner dibine hayatın
işte yaşadım dediğin
bir mum ömrüdür

eren
ve
eriten kendini..

Yılmaz Erdoğan - Ne Güzel Şiiri

İkimizde seni seviyoruz ne güzel
Olmuş yerlerine bakıyoruz
Bütün aynalarda
ikimizde seni beğeniyoruz ne güzel
mevsimler geçiyor üstümüzden
susuz bir yolculuk
tıka basa dolu mataralar arasında
ikimizde seni seviyoruz ne güzel
söylenmiş sözleri tekrarlamaktan
ve incinmekten yine
eski yaralarımızdan korkuyoruz
ikimizde saklanıyoruz ne güzel
gözlerimizdeki ölü çocukları besliyoruz
bütün gördüklerimizle
ikimizde körüz kendimize ne güzel

sakındığımız yerlerimizden korkular açıyor
iyi niyetli çiçekler kılığında
birbirimize hiç armağan vermiyoruz ne güzel
iz bırakmak istemiyoruz tenlerimizde
evlerimizde
çünkü kolay tespit ediliyor acılar
hemen ele veriyor bizi
uğruna ihanetler verdiğimiz şarkılar
silemiyoruz ne güzel
yüreğimizdeki parmak izlerini
ikimizde seni seviyoruz ne güzel
eski sevgililerimizi
okumaktan ve yazmaktan geçtik
ama dilimize çeviremedik aşk yazısını
okumaktan ve yazmaktan geçtik
cebimizde yaralı sözcükler
ne biriktirdiysek ona vurulduk
entelektüel ay ışıklı akşamlarda

hiç yanmadığı için bitmeyen mumlarımız
işe yaramaz şamdanlarda
okumaktan ve yazmaktan geçtik
ortam iyi koksun diye yaktığımız
aromalı mumların hijyenik ışığında

kendimize o kadar güveniyorduk ki
birbirimize ihtiyacımız yoktu
oysa aşk güvensizlerin işiydi
unuttuk

sakındığımız yerlerimizden ayrılıklar açıyor
zehir zemberek gece kılığında
ama korkmuyoruz
çünkü biz zeki
okumuş
yazmış
zeki
yazanı görmüş
yazmayı seçmiş
okumaktan usanmış
zeki
kendini beğenmiş
zeki
hiçbir şeyi beğenmemiş
deneyimli
bilgili
zeki

çok şey öğrenmiş
öğrendiğinden fazlasını öğretmiş
zeki
korkusuz

ve çocuktuk...

o kadar çok ağlamıştık ki
hiç ağlamayacakmış gibi yaşadık

ikimiz
birlikte
hiç ağlamadık ne güzel

şimdi tanıdık �ki bizim için tanıdık olmayan bir şey kalmadı hayatta-
bir yol çatalında
elele duruyoruz
ikimizde ağlamaklı değiliz ne güzel

ikimiz de
hala
seni seviyoruz ne güzel

Yılmaz Erdoğan - Mevsimlik Şarkı Şiiri

Kanıyor takvimden gamsız ağaçsız
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru

ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızrapa tutunan

ne bileyim ben
böyle bir şeydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...

ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de,
şarkıya söz yürür,
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir
bulamazsın
bana kalırsa sen,
ömrümün sonuna kadar,
o şarkının kapısında kalacaksın!

Yılmaz Erdoğan - Mavilere Uyanmak Şiiri

yedi iklim geçer,
ağarıp solan güz ışıklarından
yalan pencerelere doğru...

uykularda olur ne olursa
yangınlar,
takvim ziyanları,
gömülü sevdalar...

iksir gibi yayılır
hücrelerimin rehavetine ıslaklığın
düş tüccarları ağır mesaidedir...

uykularda olur ne olursa,
talanlar
ve beton serinliği
inşaat halindeki aşkların...

uykularda ölür ne ölürse,
kıpırdayan su
gülümseyen yel...

yedi iklimin oralarda
kavalını kırmış bir çobandır
gökyüzü,
aklında new orleans
heybesinde caz!

yedi iklimin
bar olduğu yerdedir uykunun
alkol imparatorluğu
kalabalık avındadır bakışlar...

uykularda olur ne olursa,
bitmez efkar kırları
bazı saçlarda
ve ölüm gibi suskunluklar açar
derin kuyularda...

ve şaka gibi
ve sarsak sarsak
ve kımıl kımıl
bir yaşamaktır
MAVİLERE UYANMAK
en kesif karanlıklara kafa tutan
gözlerinin mavisine kuşanmak...

senin kanatların var,
benim köylü yüreğim...
operada tezek kokusu
bu şehirdeki varlığım! ..
beni taşıyacak vesaitim yok
bu caddeüstü sevdada
ellerinden gayrı..
'gayrı dayanamam ben bu hasrete'
ya beni de yitir
ya sen de git
beni götürdüğün yere...
türküleri sev
yalan kahkahalardan uzak dur
canımın suyuyla yıka ellerini..
aklımın maharetiyle giydir
en mavi yerlerini...

senin adın
buzul mavisi!
çünkü mavilerde uyur,
benden sana geçen
sende beni kalkındıran ne varsa!
sevdiğim, açlığımın uzak ufku,
her sabah;
güneşten ne zaman işaret alırsan
ne zaman dar gelirse soluğun
böyle uzun sarılmaklara,
fikrini kurcalarsa eğer
açık korkular,
işte o zaman
mavilere,
mavilere
uyandır beni...

Yılmaz Erdoğan - Mart Diye Bahar Geldi Şiiri

Adını savurur rüzgar,
Saçlarının niyetine.
Aşka küserim sonra,ülserim azar,
Azar azar düşer şakaklarıma mart akları.

Bak ne güzel erken bahar açmış ağaçlar,
Bir soğuk vursun da görsünler günlerini!

Adını savurur rüzgar,
Deneyimli bahar niyetine.
Ülserim azar,
Azar azar düşer saçlarıma mart akları.

Ben her bahar pişman olurum.
Erken açar baharlarım,
Soğuk vurur goncalarıma,
Toprak olurum.

Martı görünce kaçacak yaz ararım.
Ve gözlerimi kapatırım erken martı sesi duyunca.
Sanki kızım dilime vurmuş sanırım,
Giderken kapattığım kapının kilidi.

Ben her bahar pişman olurum.
Güneşe kanar baharlarım.

Yılmaz Erdoğan - Kayıp Yıldız Şiiri

Sonbaharın serin esen rüzgarlarında
Sabahın güneşi, akşamın ayışığında
Arıyorum!
Kaybettim geceyi ve gündüzü

Yokluğun acıydı hançer misali
Sözlerin acıydı kurşun misali
Ahirette arar bulurum seni
Kendimi unutur unutmam seni

Yılmaz Erdoğan - Kayıp Kentin Yakışıklısı Şiiri

Dokuzunda kayboldu Mayıs'ın,
Cesedi bulundu
Onikisinde...

Kaçırıldığında da
Kaybolduğunda da
Ve cesetken de
Yakışıklıydı..

Amcamdı.

Yılmaz Erdoğan - Karanfil Ölüleri Şiiri

günler güz yanığı
sonsuza giden raylarda gümüş
kum susan çöller gibi
yalana buyruk akıyor
bıkıyor zaman...
senin maviliğinden eser yok
haki yeşil bir yaz
ve tel örgülerde
karanfil ölüleri...

bazı salak kuşlar
konduğu pencerelere tutsak
yalan yanlış konmalara zemin
haki yeşil bir yaz
hasret mavisinde karanfil ölüleri
önünden tren geçen hemzenin hayat
duran zaman
esneyen saatler
amaçsız bir bit yarışı
yürüdükçe uzayan
koştukça beton yollar
ve yollarda
karanfil ölüleri...

limanlarında denizsiz yaşanan
ezan vakti küheylan
kuşluk vakti beyinsiz bir şehir
diken biriktiren bir koleksiyoncu
ve gül kokumsuz çim bahçelerde
karanfil ölüleri...

bezgin çamurlarda
nefsi müdafadır bir tozun direnişi
kimsenin bikinisini çıkarmadığı
haki yeşil bir yaz

ve yarasına işeyen kırık haziran makamında
erotik
karanfil ölüleri...

sormadan konuşan ahmak
yalan değil gölge değil iz hiç değil
sanal bir serinliğe sığınan
çağıl çağıl bir nehir bile değil
çağlayan diliyle ırmamak
ve ırmaklarda
karanfil ölüleri...

yaprağına kırmızı
kıvrımına şarkılar
dallarına suskun bir hayat öpücüğü
ve haki yeşil bir yaz içre yazılan
sıkkın şiirlerde
karanfil ölüleri..

Yılmaz Erdoğan - Hepsi Bu Şiiri

Değişen ben değilim
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:

bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak

şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar
alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhabayı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar

değişen ben değilim
dönüşen savaş

artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya

yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...

geceler...
yani
Ahmet Haşim in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...

Yılmaz Erdoğan - Gülüşün

Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.
Sarılışında ne düşler,
Ne düşükler,
Sakınamazsın.

Aynı yolları,
Kimsesiz mekanları,
Birlikte özleme hasreti...
Yalnızlığımın dert ortağı gastrit...

Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.

Bütün iç savaşlarda,
Rehin alındı bu yürek
Kandıramazsın.

Hangi çekilişin
Büyük ikramiyesi bu,
En uzak sevişmelerin
Yeni yetme utancı.
Lakin aşk,
Biraz da utanmaktır yaşamaktan,
Sakınamazsın...
Yeni yetmelik işine gelince:
O zaten hepimizin gizli öznesi
Türkçede var.
Bazı dillerde yok.

Yılmaz Erdoğan - Ece Hanıma Şiiri

O beni buldu.
Bense sadece bulundum
Adı Ece'ymiş öyle söyledi,
Çok güzelmiş, çok alımlı,

O beni buldu.
Geldi... sadece...
Geri koyacak sandım ama..
Beni aldı.. götürdü..

O beni buldu.
Evinin en gizli köşesine koydu beni
Kimsenin bilmediği en kuytu köşeye.
Canım sıkılıyor.. yüreğim de..

Sanırım beni geri götürmeyecek.
Ama kendi bilir
Adı ece'ymiş ece dedim ya
Soyadı mı?
Bilmiyorum...

Yılmaz Erdoğan - DOLMABAHÇEYE TAŞINAN BİR ARALIK AKŞAMI Şiiri

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe'de, çay tadında....
Divit ucuyla yazılmıs bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehmedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında....
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının.. sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime.. Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
Kadın, Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu.. Adam da.. Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam.. Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti..
.. Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolunu gibi, küçültülmüş,
daraltılmıs.. ilk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler,
yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış.. Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken.. Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman.. şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı..

Yılmaz Erdoğan - Depo Çavuşu Konyalı Mustafanın Şiiri

ağbi, dedi
bir söz var,
dilimle yüreğim arasına sıkışmış
belki on yıl belki onbeş
gider gelir
usumun uslanmayan yerlerine,
bir şiirinde, dedi
yazarsan, dedi
çok makbule geçer
belki makbul saymayacağım bu isteğim,
yazarsan eğer, dedi
şöyle kocaman harflerle:
İSYANLARDAYIM, diye
kepime yazdığım gibi şöyle,
o kepi hep çıkarırız
ne zaman ismin anılsa hanemizde...
olur dedim be çavuşum,
yazarız...
şiir dediğin kimin içindir mustafa?

Yılmaz Erdoğan – Çöl Daha İyi Şiiri

Çöle kıyısı olan kentlerin
limanları sıkıcı olur
kuş uçar gemi geçmez,
kervan zaman içinde.
böyle kentlerde insan
fırtına gibi sever,
sevdiği için ağlamayı.

hangi türküde sevmekten bahsedilse
ben hicaz olurum
elimi ıslatır elinin teri
ziyan olurum

seni sevmekle ıslanır akşam sefalarım
hangi türküde sevmekten bahsedilse
bu çölde ben
'şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor'da
bahsedilen şair olurum

Yılmaz Erdoğan – Cemre Şiiri

gözüme ilişti gözün
içimde infilak saati!
yasak baktın nikotin sıcaklığıma,
bir sigara daha yaklaşıyor bahar...
ellerin yanında değil,
gemiler kalkıyor avuçlarından
bütün limanlara bir telaş,
yaklaşıyor bahar...
deniz altında bir zindan düşü,
ayıp sarılmalar, lanetli öpücükler
bilinmez bir nemrut esrarı
arkadaş dağlar gibi korkusuz korkular...
kekikler yeşeriyor
yaklaşıyor bahar
bir deliliğin eşiğinde
amansız mekansız
sofrasız
yani aç, ilaçsız
ve
hiçbir şiirin eskitemediği
gözlerin,
gözlerimin önünde
el pençe divan...
bahar damarı çatladı toprağın
bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!

Yılmaz Erdoğan – Büyüyorum Şiiri

Büyüdükçe,
sentetik zamanlara
kangren ayaklar bastım,
izi kaldı
ömrümün...

Kara çaldılar yüzüme
bütün kara parçalarında
elbette
"afrika dahil"
parça başı çalışan
kiralık katildi zaman.

Gülüşüm sivas yangını,
ağlarsam kızma...
ölmek bile
yakışıyor bazı adama..

Yılmaz Erdoğan – Bu Yol Nereye Gider Şiiri

bir kuğunun boynuna dokunurken

yol bir yere gitmez
içerde
düz saçlara uğrar
ayak üstü bir akşamüstü
her plansız ürperişin sonu
hüsran
ve hüsran
çok sanat müziği bir kelimedir

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yaşamak
hızlı bir ölme biçimidir
düşünce ışıktan yavaşsa
erken gidilmelidir
gerdan sözcüğüne
bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
bir kasapta da
kalbin sızlamaz
bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
o bir beslenme biçimidir
ama korkarsın
kurdun sevdiği havadan
ayakkabı yaparsın yılandan

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir

iyi yolculuklar denmez bir gidene
yapılamaz çünkü
çok yolculuk bir seferde
yolcu denmez her gidene
herkes o yolun taraftarı olmayabilir
hiç bir sürgün
gittiği yolu sevmez mesela

yol bir yere gitmez
o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda

Yılmaz Erdoğan – Böyleymiş Şiiri

Yanarmış yürek böyle
Islak bir yeşil sebebiyle
Kaçarmış insan kendinden
Nereye gittiğini bilmeden
Ağlarmış gizlice
Kurumuş toprağı ıslata ıslata
Severmiş de sevilmezmiş
Yalan da olsa gülermiş
Sebebini bilmeden

Yılmaz Erdoğan - Bir Nevi Otuzbeş Yaş Şiiri

Artık kısa pantolonlu çocukları
Gençlik parkına götürmüyorlar
Ve anneler trafik lambalarında köylü değiller o kadar
Locadaki farelerden bile kemirgen
Gişeci kadın nur sinemasında
En sevdiğim karate filmi
Tek kollu kahramanımızdı vang yu
Ve ondan çok kollu doğmuştu bruce lee
Ki genç yaşta kaybettik kendisini

Ulan falkonetti seni bir elime geçireceğim var ya
Elektrikler kesilir zengin ve yoksul'un tam ortasında
Ve'nin tam üstünde yani
Hasstir dense de derinden yurttaşın
Elektrik idaresindeki yurttaşa ne o yurttaş
Zırpa pırta elektrik kesiliyor
Diyebilesi yoktur ki

BİRTEK KOKUDUR GEÇMEYEN ZAMANLA
HER DUYULDUĞUNDA
BİRAZ DAHA KESKİNLEŞEN

O zaman amerikan arabaları bizim evin önünde
Dolmuş eylerken caddeyi
Ümit besen de film yapar niye yapmasın ki furyadır bu
Ama seyretmek suça giriyor canım annem
Zaten bu yumurtalı sandöviçlerle
Kesin kovarlar bizi ki
Korkarım her şiire konuk olacak
Mahur bir otlupeynir kokusu süreyya sinemasında
Mübarekler pikniğe gelmişler
Hayır benim kokoş teyzem
Mübarekler hakkari' den gelmişler

Okul bitimlerinde çamsakızı ağlamalar yok artık
Filiz beni unutma ki hakkari
Unutulmaya müsait bir yerdir
Mektup yaz yoksa çok kurak geçecek bu yaz
Hep saklayacağım hatıra defterime yazdığın
Yazının yanındaki kan damlayan kalbi
Seni seviyorum filiz
Yemin et! bak vallahi!

Yok artık bu kendini şaşırmış
Kendi edasını kendisi bozan cümleler

Niyazi'nin kısalığı uzunların problemi
Aynı zekanın sırasında oturuyoruz
Bozkırımın çilli çocuğuyla avukat oldu sonra
Kimin neresine değer bu nostaljik kırıntılar
Herkesin sandık odası kendine gizemli
Ama kolejli çocuklar nasıl sevişiyor
Ve kızlar yine kolejli onlarda ve taş gibi
Bu kız var ya insanın sevgilisi olsa
Uyku tutmaz adamı
Ama rüyasında başka bir lavuğa vermesin hesabı
Yükseliş'in tuvaletinde kız resmen düşük yapmış
Tabii fevzi de yok
Hepimizin bayıla bayıla yuttuğu
Kolejli çocuk yalanlarını söylesin
Ona kalsa artık sevişmese de olur
Bütün okulu getirip götürmüşlüğü var
Düzliseliliğimize cintonik içiyoruz
Paralı palavralarıyla fevzi'nin

Yılmaz Erdoğan – Bir Mevsimin Acı Gerçekleri Şiiri

""Bir tek dileğim var mutlu ol yeter" sözünün
bir kamyon yükü
anlam taşıdığı günlerdi

Kaldırımlar toz ve kağıt topakları
Ankara'nın
Ankara'nın sonbahar yaprakları
ayvalar sarı
hüzünler olgun
yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda

Ben yanımda çok acıklı
epey yol üstü sözler getirmiştim.
�Sanki terk edilmiş bir viraneyim
her yanım dağılmış yıkılmışım ben�

Okul önlük mevsimi
ve kaplanması kitapların
cumhuriyet gazetesiyle
bir ön beslenme çantası kompleksi
malum şu otlu peynir meselesi

Saçlarını süt mısırı örgü yapmış
bir al yüz koca göz görüyorum.
Sanki o tehlikeli yolun başındayım
Aşk'a geliyorum!
ama yanıma hep
köy zılgıtlı sözler almışım
arabesk kalıyorum
her kent soylu aşkın karşısında
"Bir kulunu çok sevdim" diyorum
"O beni hiç sevmiyor" diyorum
"Kalbimi ona verdim
artık geri vermiyor" diyorum.

Yılmaz Erdoğan – Bildiğin Gibi Değil Şiiri

Bizi bilirsin;
avuçla su içmeyi
marifet biliriz,
yenilmeyi bir de
kendi sahamızda...

bizi bilirsin;
saçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz,
limonla!
tesbih yaparız,
düş kırıklarından..

bizi bilirsin;
ağzının içinde oturmak isteriz
ve rutubetin en yakıştığı yer biliriz
ağzını...

bizi bilirsin;
yaşamak biliriz,
vademiz dolduğunda
avuçlarında gömülmeyi...

Yılmaz Erdoğan – BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI Şiiri

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında....
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında...

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...

Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... Soğuğun ve karanlığın vehameti!

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,
yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

Yılmaz Erdoğan – Başkalaşan Aşk Şiiri

Adını anmak güzeldi,
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi...

Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,
Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında...
Denize amors durup, yüzüne
cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
güzeldi..

İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
yüzünde
Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...

Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
şimdi...
Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok,
Kanlıca'daki yoğurdu...

ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir
aşkın mührüdür artık...

Yılmaz Erdoğan – Aşkımız Şiiri

Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı;
gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.

Hiç düşündün mü belkiyi
Belki, eline en yakışan takı benim elim.
Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim...
Belki sen ve belki ben...

Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan
bir beyaz tutsaklık...
İnsan kendine iltica edebilir mi?

Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri..
Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı.

Yılmaz Erdoğan – Aşk Hayatı Şiiri

Sevmek gibi geliyordu her şey,
sevmek gibi gidiyordu kadın
adının anlattığı, canın tenini yakmasıydı
bir bulut evet ama aslolan
bulutun suyu yağmasıydı...

"Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey"
ve boşanmak için
en az iki şahit gerekiyordu

Yılmaz Erdoğan – Anladım Şiiri

Anladım,
sabahları açılır.
Esnaf çarşıları yeminle
�Bedreddin'im bir ağaca asılır�.

Anladım,
En büyük yalan yemindir.
Edilir sabahları,
Gecesini hatırlamayan esnafların

Tüm merasimleri gömdüm.
Ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
Anladım,
Kimse üzgün değildi.
Bayraklar yarıya indiğinde.

Bir tek el isteyen,
Yordam ve özür dileyen,

Anladım.
Herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
Evet yüzümdü.
Her görüşmeye taşıdığım,
Kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
Az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
Göz gördüm başka açılara ayarlı.
Uzun bir yüz gördüm.
Meğer filmin sonu diye ayarsız
Fin yazardı end zamanında
Bir zamanlar,
Fransızlar hep Fransız kalacaklar,
Sabah sinemasında pazarları...

Aklımı alıp doğduğum evin,
Müze olma isteğine saklayacaklar.

Ama kavaklar büyüyecek.
Herkesten gizli boyatmak,
Bir kavağın becereceği iştir ancak.

Anladım ki ağaçlar,
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.

Her pazartesi and içip,
Cumaları marşa basan,
Camiler dolusu yemin edip,
Taburlarca yalan söyleyen,
Bu toprakta bu ağaç

Yılmaz Erdoğan – Aman Ormancı Şiiri

nasıl hecelersen hecele
hep aynı biçimde yazılıyor
ayrılık

çok yol bilenler geçti
ayağını yordamına göre uzatan
kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
suyu sefası kendine yeten
stabilize bir eğlenmektir hayat
her sevdalıya aşık atmak gerekmez

sen, o hep önden giden
çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
ki çıplak ve bensizliği ele almışken
ne anlattığını bilmek istemeyen
şiirler getiririm arkandan
bir devrik cümlem kalır acınası
iki çekingen benzetmem belki
ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
yoluna ağladığım o türküden
artık ehemmiyeti kalmaz
köprünün
ve hoş gül içimlik suların
ya da
-içkiden olsa gerek-
masayı yıkan ormancının
nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
suç delilleri ortadadır
ve zaten
kim olsa katılır akışına gerisinin

aman ormancı
canım ormancı
köyümüze bıraktın
yoktan bir acı

acı köyde ya o yüzden türkü,
yoksa roman olacak
kentimizde geçse öyküsü

bir de gülüşün kalır
dişlerinin etrafından
ve bilişin kalır
her şeyi ama her şeyi
eski haliyle

Yılmaz Erdoğan – Alkol İkindisi Şiiri

Biz ne zaman içsek,
Köfte geç gelir
Ve oturur muhabbetin terkisine
Çıplak bir efkar sözcüğü

Biz ne zaman içsek,
Sabah akar meycinin cebine
Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan
Biz ne zaman içsek,
İç değilizdir aslında.
Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü,
Çırıl bir efkar sözcüğü
Delikanlı kıvamında sevda değilse de
Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık
Biz ne zaman içsek,
iç değilizdir aslında.

Bu alkol ikindisi şiirle
Şimdi burda açılsaydın
Adımın baş harfi gibi
Belki ağustos kokardı ağustos
Sen,
Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara
Senine boyuna sevilmiş sen
Yalanı sevdasından büyük sen
Bir bil-sen.

Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz
Genzimizde göl gözyaşları
Biz ne zaman içsek,
İç değilizdir aslında.

Dışımızda bronz bir İzmir akşamı...

Yılmaz Erdoğan – Akbaba Şiiri

Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar
O sevip gitmekse o
Çok uzak ve yemyeşil bakmaksa
Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar

Yılmaz Erdoğan – Adın Bahardı Şiiri

Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca
Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
Aşkın içimde solardı adın bahardı

Eteğini koştururdun sokağımızda
Sokak sus pus olur sana bakardı
Bilmezdin gizliden izlediğimi
Gözlerim gözlerinden korkardı
Hatırlıyorum adın Bahar�dı

Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
Hatırlıyorum adın Bahar�dı.

Yılmaz Erdoğan – Acaba Şiiri

Aşkları da devralır mı
kalp nakli yaptıranlar?

Oğuz Yılmaz - Yaban Eller

Gözü yaşlı bulutları, başı karlı şu dağları
Bir tarafta sen yanarsın, bir tarafta ben yanarım
Yıkılası yaban eller, kör olası mesafeler
Bir tarafta sen yanarsın, bir tarafta ben yanarım
Hasret başta duman duman yokluğun beni yakar
Bu günleri şimdi her an sen ağlarsın, ben ağlarım

Dizimizde kaldı yoldu, iki parça etti dağlar
Bir tarafta sen yanarsın, bir tarafta ben yanarım
Yıkılası yaban eller, kör olası mesafeler
Bir tarafta sen yanarsın, bir tarafta ben yanarım
Hasret başta duman duman yokluğun beni yakar
Bu günleri şimdi her an sen ağlarsın, ben ağlarım

Yıkılası yaban eller

Oğuz Yılmaz - Uğur Böceğim

gönül bagim ask cicegim ugur bocegim
sana güller menekseler morlar sacayim
iste yavrum senin icin zehir iceyim
bir tebessum yeter bana gonul cicegim

altinlar tas gümüsler tas senin yaninda
bu can kurban olsun sana bir gelsen bana
aklim sende gönlüm sende girdin kanima
dünyayi degismem senin tek tirnagina

sirma saclim hos bakislim ey kalem kaslim
selvi boylum güzel huylum ey agir baslim
gögsü bellim dudu dillim ey inci dislim
senden güzel yok dünyada bulunmaz esin

nakarat

Oğuz Yılmaz - Sokak Kadını

Bir zaman resmini vermezdin bile
bak şimdi geziyorsun elden ele
sevgilim aşkına olmuşum köle
harap ettin sen beni sokak kadını

Oğuz Yılmaz - Gelmezsen Gelme

Yandı yürek ataş koru
Yanmam artık diri diri
Kapanmıyo aşk defteri
Gelmessen gelme (3)

Yete göz yaşı döktüğüm
Yolunda boyun büktüğüm
Nedir bu senden çektiğim
Gelmesen gelme (3)

Söndü ocak külleniyo
Kurumuş dal gülleniyo
Gönlüm artık dinleniyo
Gelmessen gelme (3)

Oğuz Yılmaz - Gelin mi Oldun

Bu yollardan azmı geçtik
Gizli gizli mektup yazdık
Ölsek bile ayrılmazdık
Sen ellere gelinmi oldun

Yeminlerim yalan oldu
Ayrılık bizi buldu
Ta küçükten sevdim onu
Sen ellere gelinmi oldun

Sevmeseydim seni keşke
Lanet olsun böyle aşka
Ben sevemem senden başka
Sen ellere gelinmi oldun

Yeminlerim yalan oldu
Ayrılık bizi buldu
Küçük yaşta sevdim onu
Sen ellere gelinmi oldun

Oğuz Yılmaz - Farzet

Kapat perdesini bakma maziye
Unut onu gönlün sevmedin farzet
Yetmez mi yıllardır yol gözlediğin
Unut onu gönlüm sevmedin farzet

Bırak bu sevdanın bırak peşini
Kaybettin var olan bütün neşeni
Dindir gözlerinin hasret yaşını
Unut onu gönlüm sevmedin farzet

Bekleyipte aşkın adaletini
Harcama bu yolda ömrü vaktini
Ne kadrini bildi ne kıymetini
Unut onu gönlüm sevmedin farzet


Bırak bu sevdanın bırak peşini
Kaybettin var olan bütün neşeni
Dindir gözlerinin hasret yaşını
Unut onu gönlüm sevmedin farzet...

sözü: Herşey boşmuş işte.. candı canandı zaman haklıyı da haksız çıkardı Vuslatın yolları çoktan kapandı Unut onu gönlüm sevmedin farzet GÖNLÜM SEVMEDİ FARZET

Oğuz Yılmaz - Çekirge

Çekirgeyi salıverdim x 2
Yazıya yazıya x 2
Pot koymadı koyun ile x 2
Kuzuya kuzuya x 2

[Nakarat] x 2
Hoplayıver çekirge
Zıplayıver çekirge
Benim canım çekirge
Pıtı pıtı pıtı çekirge

Çekirgenin ayağında x 2
Narindi narindi x 2
Bende sandım kaymakamı x2
Gelini gelini x 2

[Nakarat] x 2

Çekirgenin ayağında x 2
Çizmesi çizmesi x 2
Ne hoş olur tatlım sende
Ne hoş olur bi dönem senle
Gezmesi gezmesi x 2

[Nakarat] x 2

Hop hop hopla çekirge
Zıp zıp zıpla çekirge
Benim canım çekirge
Pıtı pıtı pıtı çekirge
x 2

Oğuz Yılmaz - Bas Bas Paraları Leylaya

Cebinde akrep var eli gitmiyor
Leyla döktürüyor dönüp bakmıyor
Kadehleri birbirine çakmıyor usta

Bas bas paraları leylaya
Bi daha mı gelicez dünyaya

Hayatını yaşa şükret mevlaya
Hiç götüren varmı öbür dünyaya
Haydi kollarını kaldır havaya usta

Bas bas paraları leylaya
Bi daha mı gelicez dünyaya

Farkında değilsin zaman geçiyor
Biraz eğlen fırsat elden kaçıyor
Kim ne yapsa aynı yere göçüyor usta

Oğuz Aksaç - Adıyaman

düz dara yar düz dara
yar zülfün düz dara
doksandokuz yarem var
sen açtırdın yüz yara

uyy aman aman aman
burası adıyaman
alem düşman kesilir
seni sevdiğim zaman

düzdedir yar düzdedir
yar zülfüm düzdedir
nice güzeller sevdim
hala gönlüm sendedir

Ogeday - Kaybettim Seni

Bir bela bu kaçınmak zor
bir fena bu onu öldürüyor
genç beyinlere saldırıyor
kandırıp onları harcıyor
kapılıp düşenler gidenler çok
gidipte geri gelenler hiç yok
bir nevi katil bunu bir of sor
uyanik ol iste benden sana yol
arkadasini seç çocuk bak çocuk zaman kötü
gel çocuk ölüm soguk
gülen yüzler sana hep dost değil
sicak sözler sana tek söz değil
-----------
sürekli uçuyor sanarlar ona
süratli düsenler farketmezler bilmezler
hayat bu kadar basitmi değermi paraya fani dünya
bir tanesi vardı askim olan
yaşamının ilk baharında solan
kirlenen yillara lanetim sana
arkadasimi geri verin bana

UNUT ARTIK BENİ ESKİSİ GİBİ DEĞİLİM
KAYBETTİN BENİ ERİDİM ARTIK TÜKENDİM
SEVGİLİM

Yuvarlanip gidersin inersin boşluğa
bırakırlar orada tek başına
hayatının tokadını yersin o zaman
kaybolur yıllar gider sorma
kaderin sillesi insana ağır gelir
durum farklı çünkü kaderin bu değil
erimek nedir dinlermisin
korkulardan değil emeklerim
sen değiştin ama resmin değişmedi
bu halin hiç hoşuma gitmedi
kaldır artık bu manzarayı önümden
dost acısı betermis ölümden
-----------
değişen bir şey var durum farklı
sen bu deyilsin yok yok baskası
toparlan artık ne olur hadi
gezelim sokaklarda eskisi gibi
beş para etmez menfaatler için
yanıp tükeniyor gençler ne için
bir dur deyin artık bir ara
arkadaşımı hadi geri verin bana

UNUT ARTIK BENİ ESKİSİ GİBİ DEĞİLİM
KAYBETTİN BENİ ERİDİM ARTIK TÜKENDİM
SEVGİLİM

aynaya bak bu sen değilsin
değişebilirsin yenilmezsin
hadi bir gayret çaresine bakalım
geçmişini günahlarıyla yakalım
anlamsız bakma suratıma
zekisin yaparsın durma
tek basıma kaldım dünyada
beni yarı yolda bırakma
kiminle herşeye gülüp gecerim
söyle kiminle konuşup dertleşirim
bitirmeliyim bu kabusu artık
sanada yazık emeklerede yazık
yanginin külü gibi savruluyorsun
günden güne eriyip bitiyorsun
elinde değil biliyorum
senden hala bir haber alamıyorum
ne hüzün nede sevinç anlamsız
özledim sıcaklığını yalansız
beyin durdu düşünceler kararsız
tavırlarım ortada ona haksız
bu şarki küfür olsun onlara
silahım ağzım sözleri mermi
defolun gidin uzaklara ama
arkadasımı hadi geri verin bana

UNUT ARTIK BENİ ESKİSİ GİBİ DEĞİLİM
KAYBETTİN BENİ ERİDİM ARTIK TÜKENDİM
SEVGİLİM

Nurettin Rençber - Yürürüm

ardinsira kostum dönersin diye
kiyametler koptu, sen hic duymadin..
gece gündüz gecer hayalin gözümden
günesim karardi, sen hic bilmedin..

birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..

yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..

koparip gögsünden uzat yüregini,
kurusun gözyasim mahsere kadar..
nelere degistim senin hayalini,
bilseydin kalirdin sonsuza kadar...

birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..

yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..

Nurettin Rençber - Yalnızlığa Seranat

İhanet yağmurunda
Islandık birer birer
Şimdi yorgun düşlerimiz
Yalnızız yalnız

Büyük hayat yolunda
Uslandık birer birer
Cehenneme hüküm giydik
Büsbütün yalnız

Hangi şehir alır bizi basar bağrına
Hangi yalan avutabilir yüreklerimizi
Kim çalacak kapımızı bir avuç tuz için
Bir dilim ekmek için yada aşk için

Aynalarda unuttuk
Geçmişin izlerini
Kırık dökük her anında
Kalmışız yalnız

Böyle mi olmalıydı
Bembeyaz türkülerle
Bağlandığımız bu hayat
Böyle mi yalnız

Söz – Müzik : Nurettin Rençber

Nurettin Rençber - Kara Gül

İkimizde acemi birer aşıktık o zamanlar
Sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
Bense kendimi usta sanıyordum bu işlerde
Ve yağmur gibi akıp giden yıllardan
Geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana kadar
Ama farkındaydım yinede
Ne zaman seninle olsam
Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah
Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum
Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
Malumun olsun ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurlarla taşan boynu bükük nehirleri
Ben sende yolları sevdim
Dallarına hiçbir kuşun konmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla
Kaplı yolları
İkimizde acemi birer aşıktık aslında
Ne yapacağımızı bilmeden serseri dolaşırdık yollarda

Ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurları
Mor kanatlı turnaları yar...

Ben sende rüzgarı sevdim
Alıp götüren yılları
Saklı kalan umutları yar...

Ne yeminler bozdum
Geceler büyürken sensiz
Ne yeminler bozdum
Yıllar geçerken sitemsiz 2 nakarat
Ne yeminler bozdum
Tarifi bile imkansız
Senin için ey karagül

Ben sende yolları sevdim
Yüreğinden gelip geçen
Sevda yüklü katarları yar...

Ben sende seni sevdim
Avuçlarken yüzümü
Yahut dokunurken sessiz yar...

Nurettin Rençber - İçimdeki Ateş

içimdeki ateş dinse,külleri donsa
günler değil,aylar değil,yıllarım yansa
garip canım musallada döne döne yumsa
unutamam ben o yari başka gül için

ooy turnam turnam
benden selam söyle dağlara benden selam
yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
benden selam söyle dağlara benden selam
benden dağlara

kanadım kırılsa bile konar göçerdim
ayrılık zehrini kana kana içerdim
mecnun gibi bile bile serden geçerdim
zerresine cihan değen ben o aşk için

ooy turnam turnam
benden selam söyle dağlara benden selam
yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
benden selam söyle dağlara benden selam
benden dağlara...!!!

30 Temmuz 2010 Cuma

Nurettin Rençber - Gidin Turnalar

Aşkın aydınlığı gül yüzünde
Diyardan diyara gidin turnalar
Bir avuç gökyüzü gül telinize
Doğru bizim ele gidin turnalar

Turnalar turnalar gidin turnalar
Gönülden gönüle konun turnalar
Turnalar turnalar gidin turnalar
Yareden yareye konun turnalar

Eşinden ayrılmış ceylan misali
Dört bir yandan esen rüzgar misali
Irmaklar dereler çaylar misali
Doğru bizim ele gidin turnalar

Söz – Müzik : Nurettin Rençber

Nurettin Rençber - Geceler

mapushane benim kaarım
kimse duymaz ahu zaarım
elin eşi dostu gelir
niçin gelmez benim yarim
içerde günler sayarım
n'ettiniz benim o yarim
turnalara haber salın
tutup getirsinler yarim

Nurettin Rençber - Ezo

EZO
Sordum seni yıldızlara, ay ışığına.
Dediler tam bin yıldır görmedik onu.

Sordum kadin kitaplara, tozlu raflara.
Dediler o bizden önce buralardaydı.

Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sen gittin gideli buralardan.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.

Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.

Ceylanları emziren bir eriğ gibi.
Kollarında uyut beni iblise inat.
Hey rüzgârın sevgilisi orman çiçeği,
Hasretim sensin gurbetim sen gün ışığım sen.

Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sesin deler içimde kurşun gibi.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.

Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.

Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.

Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.

Nurettin Rençber - Eski Yara

Eski yar eski yara
Sızlıyor eski yara
Yenisinden fayda yok
Varıp gidem eski yara

Eski yardan eski yardan
Geçilmez eski yardan
Yenisiyle gönül eyle
Yare kalsın eski yardan

Eski yara eski yara
Kapanmaz eski yara
Sinesine sürer mi
Geri dönsem eski yara

Eski yardan eski yardan
Gerçek sözler eski yardan
Ben yareyim sen derman
Kes umudu eski yardan

Eski yar eski yara
Kalbimde eski yara
Yüzlerce güzel var da
Hasretim ben eski yara

Nurettin Rençber - Dokunma Kalsın

esti bir ayrılık rüzgarı
anladım gidiyorsun
düşlerimi yakarak
sanma sen gidince yalnız
bir başıma kalırım
bir başıma umutsuz


dokunma kalsın gömleğimde kokun
koynumda suskun resmin kanasın


sürmez ayrılığın acısı
uzun sürmez inan geçip gider zamanla
yalnız söyle bana sevgilim
bir yıldız nasıl yaşar hep kendini yakarak
hadi git artık yolun açık olsun
pencerende güller sararsın solsun


dokunma kalsın gömleğimde kokun
koynumda suskun resmin kanasın

Nurettin Rençber - Ciran

Kahta’nın çayı serin
Değmeyin yaram derin
Ciran burdan gidersen
Ya ben ne hal eylerim

Ciran Ciran Ciraney
Yaktın Adıyamaney
Bir acı kahve pişir
Olam sana mivaney
[Nakarat]

Eyleşir dam üstünde
İnce kemer belinde
Ölürüm Allah vekil
Saramazsam vaktinde
[Nakarat]

Nurettin Rençber - Can Yarim

Ağlamışsın gözyaşın sileyim
Söyle derdin nedir ben bileyim
Eğer yalnızsan sırdaşın olayım
A yarim can yarim cananım ol

Al beni beni al yarim canlansın anılar
Sar beni beni sar yarim kopsun fırtınalar
Gül beni beni gül yarim dinsin gözdeki yaş
A yarim can yarim cananım ol

Ellerim ellerini arıyor
Gözlerim gözlerini soruyor
Yar sensiz günler geçmek bilmiyor
A yarim can yarim cananım ol